Siz paketleyemediklerimizden misiniz?
Bir ülkede sıradan yollarla verilen bir servis paketlenmeye başlamışsa orada bir bit yeniği aramanın zamanı gelmiş demektir. Paketlemek, kategorilere sokmak, sınırları belirlemek hep aynı sansürcü zihniyetin ürünü olarak görülebilir. Paketlenmeyince herkese aynı fiyatta olan servis, paketlenince daha fazla parayı verenin olacaktır. Ayrıca her paketin kendi sınırları, o sınırları aşanlara yazacağı cezaları olacaktır.
Sınırsız Gazeteciler Derneğinin 2010 raporuna göre Türkiye basın özgürlüğünde 138. sırada yer alıyor. Bırakın yazarları, yabancı dilden makale çevirenleri bile “Sen nasıl bu yayını çevirirsin.” diye hapse attığımıza göre şaşırmamak gerek bu rakama. Hem o da bir şey mi? Biz basılmamış kitapları bile yasaklıyorken, doğmamış düşünceleri, daha tomurcuk bile olamamış şiir mısralarını zihnin en karanlık noktasına hapsediyorken, kim ne diye konuşsun özgürlükten?
Aslına bakılırsa durum hiç açıcı değil. Devletin güvenliği bahanesiyle kapatılan yülerce internet sayfası var Türkiye’de. Çocuk pornosunu, ırkçılığı, şiddeti yasaklamayı anlarım çünkü bu kavramların yıkıcılığı sınırları aşar; dil, din, ırk demeden herkesi kırar döker. Peki bilim adamı Richard Dawkins’in sayfasının kime ne zararı var ki devlet klavyelerimize kilit vurma ihtiyacı hissetmektedir. İnanan insan bakmasın sayfaya, çocuğuna baktırmasın. Zorlayan mı var Dawkins’in sayfasına baksınlar diye? Yüksek katlı binalar bebekler için tehlikeli olabilir diye çocuk yapmayan çift gördünüz mü hiç? Yok ama, bizde devlet hem anne hem babadır. Hem bu dünyayı hem de ahireti garanti almak ister. Halka güvenmek söz konusu olamaz çünkü “Şeytan insan için apaçık düşmandır”.
Siz hiç bir ateistin mahkemeye gidip “Bu adam benim inançsızlığıma günde beş kere minareden avaz avaz bağırarak hakaret ediyor” diye müzezzinden şikayet ettiğini duydunuz mu? Sesten rahatsız olanları duydum ama hakaretten şikayetçi olanı ben hiç duymadım. Oysa bizim ülkemizde, bir kapalı kutu gibi yaşayan karanlık denilebilecek insanların yaptıkları şikayetler sonucunda bir bilim adamının, dünya çapında bilimsel olarak kabul edilen web sayfası kapattırılıyor. Neden? Çünkü Dawkins’in sayfası Adnan Oktar’ın kitabı hakkında hakaretvari sözler ettiği için. İyi ama, bugün Türkiye’nin her yerinde binlerce, onbinlece yazılı ya da sanal yayın, evrimi alaya alır, evrime inananları ahmaklıkla, aptallıkla yaftalar. Bununla da kalmaz evrim kuramını 200-300 yıllık felsefi kanıtlarla çürütmeye çalışırlar. Peki neden halkının çocuklarının bilimsel ve düşünsel gelişiminden endişe etmesi gereken hükümet bu yayınları yapanlara ses çıkarmaz?
Soruları çoğaltabilir, derdimizi balon gibi şişirebiliriz. Başımızdakilerin bizim dertlerimize çare bulmayacakları, hatta dertlerimize kulak asmayacakları belli. Seçim kahinlerine bakılırsa AKP’nin karşısına eli yüzü düzgün bir parti çıkmadığı sürece de bu devran böyle devam edecektir. İçindeki ürünler har vurulup harman savrulan enflasyon sepeti her yıl daha düşük rakamlar yumurtlarken, ülkenin zengini ile yoksulu arasındaki fark artacaktır. Nüfusumuza bakılmadan, aptalca bir sıralamada dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girdiğimiz her fırsatta tekrarlanacak ama BM’nin Yaşam Kalite Standartlarında hangi ilkelere giremediğimiz hep saklanacaktır. Onlarca gazeteci, yazar fikirlerinden dolayı hapse tıkılırken, bizler başbakanın çılgın “pıroceler”inin peşinde hak, adalet ve aydınlanma arayacağız.
Keşke İstanbul’u ortadan ikiye bölüp, ortaya bir “ucube” koyacaklarına, daha çılgın bir “pıroce”nin altına imza atıp, internetin boğazını rahat bıraksalar, aileleri bilinçlendirip, karılarını döven kocaları bir adım daha ileri gidip cinayet işlemeden hapse atsalar, insanların daha sağlıklı ve daha temiz bir ortamda yaşamalarını sağlamak için, kentin merkezindeki bir araziyi dev bir şirkete AVM yapsınlar diye satmak yerine kalp şeklinde dev bir park yapsalar çok daha büyük bir iş yapmış olurlar.
İnsanlar ekmeğe olduğu kadar umuda da muhtaçtır. Görünen o ki umut her gün biraz daha azalıyor özgür düşünen, özgür yazan insanlar için. İnternete vurulacak darbe bunun son noktası olacak ama işin burada bitmeyeceği kesin. Paketlenip, sokağa bırakılacak yavru kedilere döneceğiz yakında. Çünkü bir sonraki adım bilgisayarınızdaki dosyaları gözetleyen programlar olacak. Yazmadığınız ama aklınızdan geçirdiğiniz öykü sizi parmaklıkların arkasına atacak. Rüyasını gördüğünüz küfürler mahkemede karşınıza dikilecekler. Paketlenemediğiniz için kafeslere tıkılacaksınız! Ve siz soğuk zeminli hücrenin üzerinde sol yanınızı ısıtmak için uğraşırken, televizyonda tanıdık bir ses yasakları delmek için tiyo verecek. “Ben giriyorum, siz de girin.” diyecek. Evet, o sesin sahibi kendi ürünü olan yasağı delip youtube’e girecek. Siz ise benzer yasaklı bir sayfanın yasağını delmek istediğiniz için hapse gireceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder