Bu Blogda Ara

11 Haziran 2013

TURİSTLERE ŞOK HABER: FOTOĞRAF ÇEKMEK ARTIK ÜCRETLİ

                                  
Aceleyle yazılmış bir yalan haber. İki iş arasında dinlenmiş olmak için yazdım. 

TURİSTLERE ŞOK HABER: FOTOĞRAF ÇEKMEK ARTIK ÜCRETLİ

Taksim Gezi Parkı ve Beşiktaş’taki Kadıköy İskelesi’nden sonra hükümet yeni bir gelir kaynağı buldu. Dün sabah 4:30’da oylamayla kabul edilen kanuna göre bundan sonra İstanbul manzaralarını fotoğraflamak, yayınlamak ve/veya paylaşmak hükümet tarafından belirlenecek özel bir firmanın tekeline verilecek. Kentin tüm tarihi ve turistik yerlerinde görevlendirilecek binlerce güvenlik memuru sayesinde insanların gördükleri bir güzel manzarayı fotoğraflamaları engellenecek. Bu konuda konuştuğumuz hükümet sözcüsü Satılmış Köloğlu, arkadaşımız Enes Başeğmez’in sorularını yanıtladı.

Başeğmez: Sayın Köloğu, yine bir yasayı sabahın erken saatlerinde geçirdiniz meclisten. Halk böylesi önemli kararların yangından mal kaçırır gibi alınmasına tepkili. Ne diyorsunuz bu konuda?

Köloğlu: Efendim, hükümetimiz %51 çoğunluğun oyunu almıştır. Biz halkız zaten. İstediğimiz yasayı, istediğimiz zaman çıkarırız. Meclis artık bir formalite olmuştur. İstesek meclisi es geçip çıkarırız yasaları. Bize kalırsa bunların haber olması bile abes. Partimiz halkın çoğunu temsil ettiği için halkın çoğunun arzusunu yerine getirmektedir. Bu kadar basit!

Başeğmez: Peki ne olacak şimdi? Kız Kulesi’ni beğenen bir turist çekemeyecek mi fotoğrafını?

Köloğlu: Çekemeyecek tabii efendim. Neden çekebilsin ki! Böyle güzelliklerimiz var, milyonlarca insan İstanbul’umuzu gezmeye görmeye geliyor. Bu turistlerin pek çoğu zırnık para bırakmadan basıp gidiyor. İşte biz bu paraya göz diktik. Turistler için fotoğraf başına 1 Yuro alacağız. Tabii bu bize gelecek olan para. Aracı şirket ne kadar para ister, ne kadar kar eder, ona biz karar veremeyiz.

Başeğmez: Aracı şirketin başbakanın damadının halasının oğluna ait olduğu bir iddia var. Bu konuda bir şey diyecek misiniz?

Köloğlu: Söylenti onlar, efendim. Var mı kanıtınız? Hem olsa ne olur ki! İhaleye girmiş, kazanmış. İhale yasasına aykırı bir şey yapılmışsa zaten Yargıtay’dan döner, merak etmeyin.

Başeğmez: Neyse! Az önce turistler için 1 Yuro ücret alacağınızı söylediniz. Peki ya Türkiye vatandaşları? Onlar da ödeyecek mi? Yoksa onlara bedava mı?

Köloğlu: Tabii onlar için biraz insaflı davrandık. TC kimlik kartını gösterenler fotoğraf başına 1 TL ödeyerek beğendikleri güzellikleri ölümsüzleştirebilirler.

Başeğmez: Peki ya bu fotoğrafları sosyal medyada paylaşmak? O da yasaklandı sanırım yeni kanunla!

Köloğlu: Henüz değil, ama yakında onu da çıkaracağız inşallah. İnsanlar çektikleri fotoğrafları paylaşmasınlar ki yurt dışında yaşayanlar ülkemize gelsinler, gözleriyle görebilsinler Sultanahmet’i, Ayasofya’yı, Kapadokya’yı, üçüncü köprüyü. Biz de onların parasını görelim. Sağda solda paylaşılan fotoğraflardan hükümetimizin kaybettiği paranın haddi hesabı yoktur. Bu paralar bize gelsin, bizde kalsın.

Başeğmez: İyi ama sizce halk bu yeni yasayı nasıl karşılayacak? Gezi Parkı sorunu daha çözülmemişken, binlerce genç Taksim’de komün hayatı yaşamaya devam ediyorken… Böylesi bir yasa için kötü bir zamanlama değil mi?

Köloğlu: Hiçbir şey olmaz! Başbakanımız defalarca söyledi. Üç-beş çapulcuya, yurt dışında konuşlanmış faiz lobilerine pabuç bırakacak değiliz. Biz hükümetimiz, muhatabımız da sandıktır. Bu hükümet kendisinden kimsenin yapamadığı bir şeyi yaptı.

Başeğmez: Nedir o efendim?

Köloğlu: Hükümetimiz paranın kokusunu çok iyi almaktadır. Nerede para var, o para nasıl ortaya çıkarılabilir; bunu çok iyi biliyoruz. Âtıl durumdaki pek çok çeşmeyi akar hale getirdik. Sayemizde halkımız para yüzü gördü.

Başeğmez: Tıpkı Kadıköy iskelesini Shangri-La oteline sattığınız gibi mi?

Köloğlu: Neden olmasın, efendim. Arazi devlete ait değil mi? İster satar, ister kendisi kullanır, isterse oraya AVM diker. Önemli olan şehir içinde boş duran bir araziyi para makinesi haline getirebilmektir. Bunu bizden başkası başaramıyor, dolayısıyla kıskanıyorlar.

Başeğmez: Bu gidişle boğaza kıyısı olan tüm arazileri otellere, restoranlara satacaksınız ve sonunda halkın boğazın kenarında bırakın yürümeyi boğazı görmesi bile imkânsız hale gelecek. Bu nasıl oluyor da halkın %51’ini temsil etmek oluyor?


Köloğlu (Gülerek): İyi ya işte! Görmezlerse fotoğrafını da çekemezler. Kimse de pahalılıktan şikayet edemez. 

01 Haziran 2013

Gazı da Yedik Elhamdülillah

Metroyu Taksim'e kadar götürmüyorlar. Tabii, tüm güce sahipler. Hükümet istiyor, belediye yapıyor. Belediye istiyor, asker yapıyor. Asker istiyor, vali yerine getiriyor. Osmanbey'de indim. Divan otelinini oradan ileriye gidemedim. Kalabalık gittikçe arttı. Polis kovaladı, biz kaçtık. Gaz yuttuk, salya sümük ağladık, midemiz bulanarak ağladık. Su yedik bir yığın. Önce kırmızı, sonra sarı, en sonda sabunlusundan, donuma kadar ıslandım... Saat 6'dan 11'e kadar kaldım orada, ne yaptık ne ettikse giremedik Taksim'e. Polisin elindeki en büyük silah gaz bombaları. O atılınca hiçbir bok göremez oluyoruz. Ancak gaz masken varsa devam edebilirsin. Atletimi yırttım, ağzımı ve burnumu kapadım. En azından genzimin yanmasını engelledim.

Yarın sabah Diyarbakır'a gidecek olmasam, sabaha kadar kalırdım, bırakmazdım mücadeleyi. Hükümet bu mücadeleden bir şey anlamalı. Bilmeli ki her istediklerini yapamazlar. Bilmeliler ki vatanının her karış toprağını AVM'ye çevirmek istemeyen yüzbinler, milyonlar var bu ülkede. Ota boka her yere AVM diktiniz, ne oldu? Çok mu zenginledik? Asgari ücret çok mu arttı? Nüfusun yarısından çoğu kredi batağında. Cari açık sırf bu ay %50 artmış. Dolar, Avro bir hafta içinde %5 arttı, yani TL bir o kadar değer kaybetti. Ekonomi bu derece kırılgan, bu derece çökmeye hazır. Her yerde, satılamayacak binlerce konut, müşteri bulamayacak yüzlerce AVM... Yani batıyoruz!!! Ve siz mücadelenin simgesi olmuş bir yere, halkla alay eder gibi, rezidans dikiyorsunuz, ağaçları kesiyorsunuz. Her şeyi türlü türlü bahanelerle yasaklıyorsunuz. Sağlığı bahane ediyorsunuz, o tutmayınca "Başka ülkelerde örnekleri var" diyorsunuz. O da tutmayınca "Biz güçlüyüz, istediğimizi yaparız." diyorsunuz. Biz meydana çıkınca da "Bunlar marjinal gruplar, hakediyorlar diyorsunuz." Lanet olsun sizin demokrasi anlayışınıza... Ben öğretmenim, sizin eğitim anlayışınıza göre marjinalim tabii. Çünkü bilime, geleceğe, matematiğe, mantığa, vicdana inanırım. Bunlarla çelişen her şeyi de inkar ederim.

Çok lafa lüzüm yok. Aşağıya bugün telefonumla çektiğim resimleri ve bir videoyu koyuyorum.