Tayland’da tatildeyken günlerimin çoğunu
köydeki evimizde geçirmiştim. Yine bir gün oturmuş, akşam olmasını beklerken
J’nin teyzesi ve eniştesi geldi. Teyze İngilizce öğretmeni, enişte çiftçi.
Teyzeyle İngilizce konuşabilmek güzel bir şey. İsan’ın bir köyünde lüksün alâsı,
deplasmandayım sonuçta. Enişte hiç
İngilizce bilmiyor. Ömrü tarlada geçmiş, tam bir toprak işçisi. Eli, ayağı
güneşin altında çok kalmış olmaktan dolayı kapkara olmuş; yüzü, gözlerinin
kenarları yılların birikimini yansıtırcasına kırış kırış, bir ağacın
gövdesindeki katmer katmer kabuklar gibi. Ona bakınca beden gücü gerektiren
işlerin ne kadar benden uzak oldukları düşüncesi geliyor aklıma hep. Topraktan
hayatını kazanan bir adam, sıkıyor çamuru içindeki cevheri alıyor. İşin tuhafı enişte
Çin kökenli. Anası babası Çin’den göçmüşler Tayland’a. Yani aslen
Tayland’lılara göre daha beyaz olması gerekirken, durum tam tersine dönmüş
nasıl olmuşsa. Bizim Laos asıllı kayınpeder onun yanında pamuk prenses…
Soldan sağa: Enişte, kayınpeder, kayınvalide, teyze |
Neyse, misafirler geldiler. Oturduk
muhabbet ediyoruz evin arkasındaki avluda. Konu çok da dolanmadan benim Çin’de
yaşıyor oluşuma geliyor. Teyze hemen sordu. Nasıl Çinli çocuklar, çok zekiler
değil mi? Çok terbiyeli ve disiplinliler diye duyduk biz, doğru mu? Ben hem
sevindim bildiğim konuları konuşacağız diye hem de biraz tedirgin oldum yaygın
bir görüşe karşın kendi anti-tezimi nasıl kuracağımı bilemediğim için. Dilimin
döndüğünce, onun da anlayabileceği basit kavramları seçerek izah ettim Çin’deki
durumu ama sonuçtan ben bile pek memnun kalmadım. Bilgi yoksunluğundan çok
derli toplu bir düşüncemin olmayışıydı savunmamdaki eksikliğin nedeni.
Bu olaydan iki hafta kadar sonra, Çin’e geri dönüşümün üçüncü gününde, internette bir makale okudum Çinli öğrencilerin matematikteki başarılı oluşları üzerine. Ardından biraz araştırdım, kendi gözlemlerimi ve yaşadıklarımı düşündüm. Çinli öğrencilerin diğer ülkelerdeki öğrencilere kıyasla matematikte daha iyi oldukları önermesi neye dayanmaktadır? Bu soruya yanıt verelim.
Öncelikle Çinlilerin diğer ulusların
mensuplarına göre genetik nedenlerden dolayı daha zeki olmadıklarını kabul
edelim. Çünkü aksini iddia edersek kafatası milliyetçiliğine saplanır, faşist
bir bataklıkta boğuluruz. Dolayısıyla sorumuz Çinlilerin matematikte iyi olup
olmadıkları değil, Çinli öğrencilerin uluslararası sınavlarda neden başarılı
olduğu ve bu başarının matematik öğrenimindeki yansımalarının ne kadar geniş
bir yelpazeye yayıldığıdır. Bu soruyu yanıtlarken doğal olarak sınavlarda
başarılı olmanın ne anlama geldiğini de irdelemeye çalışacağım.
Çin’de bir dönem boyunca öğretmenlik yapmış
birisi olarak Çinli öğrencilerin daha önce çalıştığım diğer ülkelerdeki öğrencilerden
farklı bir bilgi edinim ve sindirim tarzları olduğunu gözlemlemedim.
Takıldıkları yerler, anlamakta zorlandıkları yerler, kafalarını karıştıran
sorular ya da detaylar genelde Türkiyeli, Vietnamlı ya da Taylandlı çocuklarla
hemen hemen aynı. Bunun yanında verdiğim sınavlarda çıkan sonuçların
dağılımları da diğer ülkelerdeki sınav sonuç dağılımlarından ne şekil olarak
(standart sapma, varyans vb) ne de merkezi ölçütlerin (ortalama, medyan vb)
değerleri bakımından farklı. Bu durumda Çinlilerin matematikte iyi olduklarının
bir modern efsane olduğunu söylemiş oluyorum. Tabii ki her efsane gibi bunun da
doğuş ve yayılış mekanizmasını nesnel bir incelemeyle araştırabilir,
derinlemesine bir çözümlemeye girişebiliriz.
Ders çalışan bir öğrenci. |
Efsanenin en büyük destekleyicisi
uluslararası PISA sınavları. Çin, Hong Kong, Singapur gibi ülkeler bu
sınavlarda yıllardır en üst sıralarda yer alıyorlar. Hong Kong’un ve
Singapur’un birer şehir devleti olduklarını hesaba katarsak başarının arkasındaki
nedeni de görmüş oluruz. Şehir devletlerinde köy okulu yoktur, kırsal kesim
yoktur, deneyimsiz ya da yetkinliği olmayan öğretmen yoktur. Çocukları için tüm
eğitim olanaklarını seferber eden orta ve üst sınıf aileler vardır. Peki ya
Çin, 1 milyar 300 milyon nüfusuyla Çin nasıl beceriyor sıralamada üstlerde yer
almayı. Çok basit; kendisini bir şehir devleti olarak göstererek. Çin’in PISA
verileri sadece Şanhay’dan toplanıyor ve Çin hükümeti, Şanhay’ın dışındaki
okullarda yapılan sınavların sonuçlarının ilan edilmesini yasaklıyor. (OECD ortalamasındaymış kırsal kesimin sonuçları).Ülkenin en
gözde okullarının, en iyi öğretmenlerinin, en yüksek standartlı eğitim
teknolojilerinin kullanıldığı bir şehir Şanhay.
Örneğin Tibet’in bir köyündeki çocuğu hesaba katmıyor, Yunnan’daki
köylünün çocuğunu sınava dâhil etmiyor. Bu çocukları dâhil etse ortalama düşecek,
Çin’in sıralamadaki yeri belki çok daha aşağılarda olacak. Ayrıca diğer
eyaletlere kayıtlı olup da Şanhay’da göçmen statüsünde yaşayan Çinli aileler
ise zaten çocuklarını on beş yaşından sonra Şanhay’daki okullara
gönderemiyorlar. Bunun nedeni Çin’de katı bir şekilde uygulanan Hukou sistemi.
Nüfusunun kayıtlı olduğu yerde okuyabilir ve çalışabilirsin. Aksi halde ciddi
yaptırımlarla ve kısıtlamalarla karşılaşabilirsin. Örneğin, sağlık
hizmetlerinden faydalanamamak gibi. Eee, kırsal kesimi katmadık, kırsal
kesimden gelen orta ve düşük gelirli ailelerin çocuklarını gönderdik. Ne kaldı
geriye? Şanhay’ın elit kesimi. Onlar da bir zahmet başarılı olsunlar artık. Zaten
tek çocuklular, zaten tüm gelecek planları bir çocuğun üzerine kurulu. Bunca
kıyaktan sonra!
Tiger Dad & Tiger Mom |
Şunu söylemekte fayda var. Matematik
sınavında başarılı olmak matematikte başarılı olmanın kanıtı değildir.
Özellikle çocukların sürekli bir sınav dürtüsüyle yaşadığı Çin toplumunda,
sınav sonuçları gerçek entelektüel seviyeyi yansıtma konusunda bir hayli
başarısız kalacaktır. Çünkü bu ülkede her şey sınavla yapılıyor ve sınav geçip
önemli yerlere gelme binlerce yıllık bir geleneğin getirisi. Nüfusun çokluğu ve
kaynakların göreceli olarak azlığı sınavları zorunlu kılıyor olabilir. Konfüçyüsçü
geleneğin uzun yıllar hâkim olduğu Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerde de PISA
sonuçları yüksek çıkıyor. Bunun en büyük nedeni yine burada olduğu gibi; sınav
delisi olmuş, sınavlara hazırlanmayı başarılı bir hayat için elzem gören
toplumlardır. Çinli öğrencilerin sosyal
etkinlik konusunda zayıf olmaları, spora ve sanata lise yıllarında hemen hemen
hiç vakit ayırmamaları, derslerin işleniş biçiminin pasif bir öğrenim uygulamasından
ibaret olması ve daha pek çok etkeni sayabiliriz yüksek sınav sonuçlarına neden
olarak.
Yorgun ama azimli. Az daha gayret, az kaldı. |
Benim çalıştığım okulda öğrenciler okula
sabah 7’de geliyorlar ve bugünlerde evlerine akşam 8’den sonra gidiyorlar.
Sabahtan akşama kadar işledikleri tüm dersler aynı sınıfın içinde
gerçekleşiyor. Kâğıtlara sürekli olarak bir şeyler yazıyorlar, boşlukları
dolduruyorlar, çoktan seçmeli sınavcıklarla kendilerini büyük sınavlara (Gaokao
ve Hueykao) hazırlıyorlar. Ellerinde formül kitapçıkları; gözleri kan çanağına
dönene kadar ezberliyorlar. Akademik başarıya bu derece önem verdikten sonra
sınavlarda başarısız olduklarını görmek şaşırtıcı olurdu zaten. Bazen Çinli
öğretmenlerin sınıflarının yanlarından geçerken göz ucuyla bakıyorum.
Öğrenciler mum gibi oturmuşlar, hepsi boş bardak gibi. Karşılarındaki dolu
sürahiden kendilerine düşecek damlaları gözetliyorlar. Bir çeşit dershane
havası var okullarda. Öğrenen ve öğretilen düalizmi sonuna kadar işliyor, arada
gri bir bölge olmadığı gibi geçişi yanlış gören bir anlayış da var.
Gaokao sınavından bir görüntü. |
Örneğin bizim okuldaki Fizik öğretmeninin
bir kere bile laboratuvar kullandığını görmedim. Okulda laboratuvar var mı onu
bile bilmiyorum. Yalnız, deney yapmadan, gözlem yapmadan, gözlemlerden sonuçlar
çıkarmadan, tümevarımsal hipotezler üretip sonra bu hipotezleri sınamadan çocuk
nasıl öğrenecek Fizik dersini, çok merak ediyorum. Ben bu dönem İstatistik
dersinin notunun yarısını projeden vereceğim dedim. Sınıfta kıyamet koptu.
Sınav daha iyiymiş, çalışır geçerlermiş, takım çalışması olunca en tembel olan
yüzünden en çalışkanın da notu düşüyormuş. Bunları söylemeleri güzel ama beni
yıldıramadılar. Dedim “Sınav yine olacak ama ben sizin birlikte çalışmanıza,
bir şeyler üretmenize, kendi zamanınızı yönetebilmenize, ürettiklerinin
eleştirebilmenize, düzeltmeler yapmanıza, verilerden sonuç çıkarmanıza, karmaşık
bir bilgiyi basitleştirip arkadaşlarınıza ve diğer öğretmenlerinize
sunabilmenize puan vereceğim. Bu benim için tüm sınavlardan daha
değerlidir.” Zor tabii çocukların kafasındaki öğrenme önyargısını kırmak. Ben
derslerde oyunlar oynatıp, etkinlikler düzenleyince bazıları bunu vakit israfı
olarak görüyorlar. Onlara da diyorum, “Bu derslerin değerini çok sonra
anlayacaksınız. Şimdilik eğlenmenize bakın.”
Ders çalışan öğrenciler. |
Çinli öğrencilerin matematikte diğer
ülkelere kıyasla daha başarılı olduklarını söyleyemeyiz belki ama Çinli
öğrencilerin matematiğe diğer ülkelerdeki öğrencilerden daha fazla ilgi
gösterdiklerini iddia edebiliriz. Bunun için önerilen hipotezlerden iki tanesi
ilgimi çekti ve içlerinden birisinin en azından lise ve öncesi matematik
öğreniminde katalizör rolü görebileceğini düşünüyorum.
Çalış, çalış, çalış... |
Birinci hipoteze göre Çinlilerin
matematikte iyi olmalarının nedeni Çincedeki rakamların tek hece olmaları ve
sayıların mantıksal bir dizgeyi takip etmeleridir. Rakamların tek hece
olmasının ezbere ve tekrar yardımcı olduğunu iddia ediyorlar ama dünyanın pek
çok dilinde rakamlar tek hecelidir. Örneğin Tayca rakamlar: nıng, song, sum,
si, ha, hok, cet, bet, kao, sip. Dokuz hariç hepsi tek heceli. Vietnamcada da
rakamlar tek hecelidir. Şimdiye kadar ne Taylandlıların ne de Vietnamlıların
matematikte çok üstün olduklarına dair bir bildirim almadım. Dolayısıyla ünlü
bir istatistikçinin iddia ettiği gibi rakamların tek heceli olmaları o dili
kullananları matematik dehası yapmaz.
Sayıların mantıksal dizgesi denilen şey
ise, örneğin “elli üç” sayısını “beş on üç” olarak okuyabilme özgürlüğü. Doğal
olarak toplamada ve çıkarmada bu dizge işe yarıyor. Örneğin, yirmi üç artı otuz
beş kaç dersek, Türkiyeli bir öğrenci sözcükler arasındaki ilişkiye bakmaksızın
toplamayı yapar. Sonuçta yirmi artı otuzun toplamının elli olması için sayıların
onlar basamakları arasında sözsel bir ilişki görmek gerekmez. Bu tamamıyla
ezbere dayanır. Oysa bir Çinli öğrenci “iki on üç artı üç on beş” diyeceği için
toplamayı rakamlar üzerinden halledebilir. İki artı üç eşittir beş, üç artı beş
eşittir sekiz, dolayısıyla yanıtı beş on sekiz (elli sekiz) olarak verir. İyi
ama bu durum Çin’e özgü bir durum değil ki. Asya dillerinin hemen hepsinde
benzeri bir dizge var. Tayca ve Vietnamca benim bildiğim örnekler. Yanlış
anımsamıyorsam Arapçadaki sayı dizgesi de böyle. İngilizce ve Türkçe bana
kalırsa azınlıkta kalan dillerden. Bir de bu durum sadece toplama ve çıkarma
gibi çok temel işlemlerde kolaylık sağlıyor. Matematik toplama ve çıkarmadan
ibaret değildir.
Hem ayrıca ne sayıların tek heceli olmalarının
ne de sayıların okunuşunda kusursuz bir dizgenin olmasının çocukların
matematiği algılamalarını kolaylaştırdığına dair elimizde bir kanıt var. İşin
kötüsü bunu gerektirecek bir gerekçemiz bile yok. Ezberi ve tekrarı
kolaylaştırdığı söyleniyor ama bana göre bu da tamamıyla dayanaksız bir iddia.
Neye göre ezberi kolaylaştırıyor, kime göre? Bazı insanlar iki heceli
kelimeleri daha rahat öğrenirler.
Gelelim ikinci ve benim aklıma yatkın olan
hipoteze. Aslında bu hipotezi bir yerde okumadım, kendim kurguladım. Buna rağmen, nedense, benden önce düşünülmüş olacağına inancım tam. Çince alfabe fonetik değil. Yani aslında Sümerlerin ve Antik
Mısırlıların binlerce yıl öncesinde kullandığı türden bir alfabe kullanıyorlar.
Tabii ki çok daha karmaşık ve sistematik yazım kuralları olan bir dil Çince ama
özünde bizim hiyeroglifi dediğimiz yazım tarzlarıyla aynı yapıyı barındırıyor.
Çince böyle de matematik farklı mı? Matematik de tıpkı Çince gibi sembolik bir
alfabenin oluşturduğu bir dil. Nasıl ki Çince de karakterler yan yana gelip
kelimeleri ve cümleleri oluşturuyorlar, matematikte de semboller yan yana gelip
matematiksel cümleleri oluştururlar. Örneğin, y
= 2x-1 denklemini okurken okuduğumuz her bir sembol matematiksel bir
cismi betimler. y dediğimiz dikey eksendir, eşittir dediğimiz sayısal
değerlerin denkliğini betimler… Benzerlik bu kadarla da kalmıyor. Örneğin matematikte X bir değişkeni ifade eder, X'in yanına bir i koyarsanız Xi olur ki bu X değişkeninin aldığı değerlerden birisini temsil eder. Ayrıca i sayısı Xi'nin sırasını da belirtir. Xi'ın önüne sigma koyarsanız bu tüm Xi değerlerini topladığımızı ifade eder. Xi'nin sağ üst köşesine bir 2 rakamı koyarsanız bu tüm Xi değerlerinin karelerini topladığımızı ifade eder. X'in üzerine bir çizgi koyarsanız bu X değerlerinin ortalamasını ifade eder. Yani, tıpkı Çince'de olduğu gibi karakterleri yan yana, üst üste ekleyerek yeni kavramlar üretiyoruz matematikte de. Dolayısıyla Çince yazım, aslında matematiksel bir yazımdır ve Çince yazmayı öğrenmiş bir çocuk matematiksel cümleleri daha hızlı bir
şekilde algılıyor olabilir. Çünkü kendi dilini yazmayı öğrenmeye başladığı
andan itibaren sesleri değil karakterlerin arkasındaki cisimleri tasavvur
etmektedir.
Hubei eyaletinde bir okul. Ders çalışırken enerjileri tükenmesin diye enerji sağlayan ilaçlar çocuklara damardan veriliyor. Olayın haberi de burada. |
Bunun, en azından erken yaşlardaki
matematik öğrencilerinde, matematiksel bilgiyi algılamada ve bu bilgiyi daha sonraki yıllarda matematiğe karşı oluşacak sürekli bir ilgiye dönüştürmede önemli bir
rol oynayabileceğini düşünüyorum. Aynı zamanda, bu avantajın ileri düzeyde
matematik ve mühendislik konularında pek de bir fark yaratmayacağını
savunuyorum. Neden mi? Çünkü üniversitede matematik ya da mühendislik okuyacak
öğrenci zaten belli bir matematik dili eğitiminden geçmiştir ve beyni
matematiksel cümleleri algılanması gerektiği gibi algılamaya alışmıştır. Çinli
ya da Türkiyeli olması arasında ciddi bir fark olmayacaktır. Belki de bu yüzden
nüfusa oranla bakıldığında Çinlilerin matematikte pek de öyle kayda değer bir
başarıları gözlemlenemez. Bir matematik öğretmeni olarak internette arama
yapmadan en az beş Rus matematikçi sayabilirim ama nedense Çin Kalan Kuramı
dışında Çinlileri matematikle ilişkilendiren olağanüstü şeyler gelmiyor aklıma.
Nüfusa oranla dediğime göre dünyadaki her beş saygın matematikçiden birisinin
Çinli olması normaldir. Ben oranın beşte birden çok aşağıda olduğunu
düşünüyorum.
Öldürdün çocuğu be! |
Şunu da göz ardı etmemek gerekir. Çince
okumak için yüzlerce, hatta binlerce sembolü ezberlemek gerekir. Çinli çocuklar
erken yaşlarda başlıyorlar ezber serüvenine ve uzun yıllar boyunca sürekli
ezber yapıyorlar. Matematiğin de aslında belli bir kısmı ezbere ve tekrara
dayanır. En azından belli başlı işlemleri yapabilmek ve temel düzeyde kuramları
çalışabilmek için asgari de olsa bir ezber şarttır. Çinli öğrencilerin ezbere
alışmış zihinlerinin, bu konuda, diğer ülkelerin çocuklarına göre daha hızlı
olacaklarını savunmak çok da bir zorlama gerektirmez. Yalnız, bu ezber
alışkanlığını abartıp, tüm matematiksel düşünceyi ezbere dönüştürmek de
mümkündür ki gördüğüm kadarıyla Çin’de (ve pek çok gelişmekte olan ülkede) bu
yapılmakta. Sınavlarda her seferinde daha zor sorular sorarak, üniversiteye
girişi tek bir sınavın sonucuna bağlayarak, sınavı yaratıcı düşünceyi
tetikleyecek sorulardan oluşturmak yerine çocukları belli soru biçimlerini
ezberlemeye mecbur bırakacak şekilde hazırlayarak, ezbere dayalı bir matematik
eğitimini çocuklara empoze etmiş olurlar.
Kötü espri ama olsun. Üç tane soru işareti anlamı güçlendirmemiş, çirkin durmuş. |
Çinli çocukların matematiğe ilgili
olmalarını izah için benim aklıma gelen bir başka neden daha var. Çin’in tek
çocuk politikası. Aynı düzeyde geliri olan bir ailenin üç çocuğu olsaydı
çocukların eğitimine bu derece önem veremeyecek ya da en azından çocuk başına
düşen eğitim masrafı daha az olacaktı. Bugün, ailenin gözbebeği olan çocuklar
okuldan kursa, kurstan okula mekik dokuyarak geçiriyorlar öğrencilik yıllarını.
Üzerlerindeki yük o kadar fazla ki dayanamayıp intihar edenler bir hayli fazla.
Kolay değil, anne babanın hayal edip de yapamadıklarını yapmak zorundasın. En
iyi üniversiteye girip, en iyi işe gireceksin. Böylece annen baban seninle
gurur duyacak ve sen de para kazanmaya başlayınca anne babana hak ettikleri
gibi bakabileceksin. Tek çocuk olmanın getirdiği ev içi yalnızlık da aslında
ders çalışmayı teşvik eden bir şeydir. Kardeşin yok ki oynayasın, kavga edesin,
saçma sapan planlar yapıp başını derde sokasın. Varsa yoksa televizyon,
bilgisayar, anne babanın bitmeyen nasihatleri. Bunlardan sıkılınca ne
yapacaksın? Oturup matematik çalışacaksın. Matematik seni sakinleştirecek,
beynini sulandıracak. Sen soru üstüne soru çözerken dünyanın bir ucunda
çocuklar kar üstünde kayıyor olacak, başka bir memlekette çocuklar müzeleri
geziyor olacak. Sen soru biçimlerini ezberleyeceksin, karmaşık formülleri otuz
defa ezber kartlarına yazacaksın…
Matematiğin Çin’de aşırı el üstünde tutulan
bir disiplin olarak algılanmasının bir nedeni de bana göre matematik
öğreniminin ucuz ve kolay olmasıdır. Laboratuvar gerektirmez, okul gezisi
gerektirmez, herhangi bir teknolojik araç gerektirmez. Bir öğretmen, elli
çocuk, al sana matematik. Ucuz olmasının yanında disiplin konusunda da başarılıdır
matematik. Ver öğrencilere zor bir soru, uğraşsın dursunlar saatlerce. Baktın
rahat durmuyorlar; logaritma tablolarını ezberlet, çözümü saatler süren
integral soruları sor, normal dağılım tablosunu çocuklara elle yazdır… Bir
çeşit beyin uyuşturucusudur matematik ehil olmayanların elinde. Oysa tam tersi
olması gerekir. Matematiğin analitik düşünceyi özendirmesi, çözüm odaklı
düşünen özgür bireyler yetişmesine yardımcı olması gerekir. İşini bilen,
matematiği seven ve hayatını matematiği sevdirmeye adamış bir öğretmen zaten
bunları öğrencisine verir. Yalnız bu tür insanlar az bulunur. Devlet tüm
öğretmenleri bu çizgide yetiştirmek için programlar düzenlemeli, eğitmeye
sevdalı insanların dışındakileri mesleğe almamalıdır. Oysa günümüzde, birkaç
kuzey Avrupa ülkesi, Japonya ve Güney Kore dışındaki ülkelerde öğretmenler
genelde “başka iş yapamadıkları için ömrünü okullarda tüketen ve sürekli düşük
maaşlardan şikayet eden” bir güruh olarak anılmaktadır.
*** Çince rakamların tek heceli olmasıyla Çinli öğrencilerdeki matematik başarısını ilişkilendiren bir makaleyi buradan okuyabilirsiniz. Okuyucuların yorumları makalenin kendisinden daha bilgilendirici.
"nıng, song, sum, si, ha, hok, cet, bet, kao, sip"
YanıtlaSilBunların hepsi tek heceli gibi görünüyor :)
Ben "kao"yu iki hece olarak saydım. Ka-o diye okunuyor. Hızlı okununca tek hece gibi gelebilir dile. Zaten hızlı okununca "seven" da tek heceye dönüşüyor :)
Sil