Bu Blogda Ara

13 Şubat 2018

B4. Takip Ya da Taciz



“Buyurun!”

Lai; kapıdaki adamın pasaklı elbiselerine, çenesinin ortasından değil de iki yanından bahar fışkını gibi çıkmış seyrek sakallarına, mürekkep lekelerini andıran siyah noktaların şakaklarına dağılış şekline; pahalı bir lokantada yemek yerken yanına yanaşmış zavallı bir dilenciye bakar gibi baktı bir süre. Yanlış gelmişti herhalde. Dilencileri sitenin içine almayacaklarına göre! Yanılıyor muydu yoksa? Dilenci gibi bakmıyordu gerçi bu adam; ne aradığını, ne istediğini bilen birisi gibi bakıyordu. Bir yerde bir şeyini unutmuştu da unuttuğu şeyi geri almak için geri gelmiş olabilirdi. Belki de sitenin içinden birisiydi, bahçede çalışan bahçıvanlardan ya da boş vakitlerinde bodrum kattaki araba parkının köşesindeki kuytulukta uyuklayan temizlikçilerden birisi olmalıydı. Bunu nasıl tahmin etiğini, hangi çıkarsama yöntemiyle bu sonuca vardığını, vardığı sonucun sınamaya açık olup olmadığını sorgulayacak ya da bu sonucu doğrulayacak vakti yoktu. Hissediyordu sadece, kırk yedi yıllık bir yaşamın ve deneyimin getirisi olabilirdi pekâlâ. Ya da kaynağı belirsiz bir özgüvenin sırnaşık dışa yansıması…

“Merhaba Lai Bey! Beni anımsadınız mı?”

Adam gülümsedi, yin xing yaprakları gibi sapsarı olmuş dişlerinin arasından iki tane küçük kara delik ağzının derinliklerinden kolaylıkla seçiliyordu. Soruyu sorarken gözleri büyümüş, yanakları şişmişti. Sonbahar rüzgârının kuruttuğu mor dudakları, ha çatlamış ha çatlayacak bir halde normalden daha etli ve iri görünüyorlardı. Alnına düşen saçlarının kapatamadığı mor bir yara ve etrafındaki kalın çizgiler, taşın etrafından dolanan suyun geride bıraktığı türden çukurumsu bir iz bırakmıştı yüzünün kalabalık coğrafyasına.

“Anımsadım mı? Seni mi?”

“Evet, beni? Geçen yıldan, Tong Jien Lu üzerinde, B1 otobüsü geliyordu hani, siz çok meşguldünüz…”


DEVAMI YAYIMLANACAK KİTAPTA...