Bu Blogda Ara

12 Aralık 2018

4. Bölüm: Müteahhit Ahmet



Evin arkası çıplak bir tepe olduğu için, yatarken perdeyi çekmeyi unuttuğumu sabah uyandığımda ancak fark edebildim. Gün ışığı, açık bulduğu kapıdan içeri girip evde ne var ne yoksa dağıtan vahşi bir ayı gibi çullanmıştı üzerime. Zar zor açtım gözümü, erimiş balmumu gibi yapış yapış olmuş kirpiklerim uçlarına renkli balonlar takılmış ince çubuklar gibi tiril tiril dans ediyorlardı. Bir elimle gözümü ovuştururken diğer elimi belime destek verip yataktan doğruldum. Yumuşak döşeğin ortasında, vücudumun meydana getirdiği çukurun en dibindeydim. Sanki birisi üzerime bastırmış da olduğum yere ağır ağır gömülmüşüm. Babam nasıl yatıyormuş bu yatakta Alla’şkına! Tevekkeli değildi beni her gördüğünce belim ağrıyor diye yakınması rahmetlinin. İnsan böyle bir yatakta uyur da belini ağrıtmaz mı? Zaten laf dinlemezdi, yaşlanınca iyice inatçı olmuştu. Benim alıp işçilerle köye gönderdiğim ortopedik döşek evin altındaki odunlukta duruyor. Kurtlanmış sağı solu, çürümeyen yerlerini de rutubetten dolayı mantar kaplamış. Temizlesem bile kokusundan uyutmaz adamı geceleyin. Vay, vay, vay, nasıl da büktü belimi. Babamın yatağında bir gece yattım, babam gibi oldum. Yavaş yavaş, ağır bir yükü taşıyan vinci taklit edercesine doğrultuyorum belimi. Kapının askısına astığım pantolonu ve gömleği hızlıca üzerime geçiriyorum. Telefonu yatarken kapatmıştım, tam açacaktım içeriden bir ses geldi.

“Uyandın mı abi?”

Derya’nın sesiydi bu. Yanıtını öğrenmek için değil de sessizliği bozmak için sorulmuş bir soru olduğu belliydi. Rahmetli annemin beni kapıdan içeri girerken gördüğünde “Geldin mi oğlum!” demesi gibi.

“Derya, ne zaman geldin sen?”

Yatak odasından çıkıp hole geçtim. Salonun kapısı da, diğer odanın kapısı da kapalıydı. Mutfak tezgâhına, sarı bir leğenin içine domates, salatalık ve biber konmuştu.

“Çok geç geldim abi. Sen uyumuştun ben geldiğimde.”

Salonun kapısı açıldı. Derya, üzerine alelacele geçirdiği hırkanın sağını solunu çekiştirerek çıktı kapıdan. Başında annemin yazmalarından birisi, kenarları pembe oyayla işlenmiş, tepesinde solgun bir gül resmi olan. Bendeki uyku mahmurluğunun kırıntısı bile yoktu onda. Sanki saatler önce uyanmış, elini yüzünü yıkamış, sabah sporunu yapmış, dinç bir şekilde eve geri gelmişti.

“Başımız sağ olsun”

Hiç beklemediğim bir şekilde bana yanaştı, önce elimi tuttu, sonra da kucakladı. Yüzüne yakından bakınca seçebildim, gözlerinin altındaki soluk karartıları. Derya, en son ne zaman benimle konuşmuştu ki? Telefonda ettiğimiz kavgaları, kısık sesiyle savurduğu tehditleri, ağlamaktan anlaşılmaz hale gelen laflarını biliyorum ben en çok. Anamın babamın hatırına susuyorum diyerek bitirmek istediği ama bir türlü bitiremediği uzun cümleleri var bir de aklıma kazınmış olan. Şimdi karşımda bu halde, kedisi ölmüş çocuk gibi dikiliyor oluşu, fırtına öncesi sessizlik değilse neydi. İnşallah yanılıyorumdur, inşallah. Yüzüne bir daha bakıyorum dikkatle, intikam arzusundan eser yok, tam tersine elinin tersiyle silindiği için gözünün altından başlayıp elmacık kemiklerine doğru uzanan, hafif ışıltılı, saydam ıslaklıklar var.  

“Ağladın mı sen?”

Sesini çıkarmadı. Omuzlarıma ellerini koyup kendisini geri çekti. Islak gözleri karanlıkta parıldayan boncuklar gibi parıldadı bir anlığına. 

“Biraz. Televizyon dolabının altındaki çekmecede eski albümlerden birisini buldum. Uyandığımdan beri onlara bakıyorum. Çocuklar uyanmasın diye de elimle ağzımı burnumu tuttum sürekli.”

Kıyışık kalan kapıdan içeriye baktım. Pencere kenarındaki çekyatın üzerinde Süleyman’ın kafası görünüyordu. Yanında da kardeşi Hüseyin vardı. Televizyon tarafında kalan diğer çekyatta ise yüzüstü yatan Şule’nin kıvırcık saçları yayılmıştı sarı çarşafın üzerine.


“Yengen nerede?”

Bir elimle diğer kapıyı hafifçe iteledim ama Fadime bu odada da yoktu. Teyzemle eniştem yatıyordu büyük yatakta. Diğerinde de dayımın oğlu.

“Bahçeye indi galiba. Baksana domates biber toplamış, getirmiş mutfağa. Suyu açayım da sebzeler ölmesin diyordu.”

Devamı yayımlanacak romanda... (Bölümler bir hafta boyunca sayfada kalıyor, sonrasında başlangıçtan birkaç paragraf dışındaki kısımlar siliniyor.)