Bu Blogda Ara

23 Eylül 2012

Türkiye'den Mektuplar 15

Başbakan 2012-2013 eğitim yılının açılışında “İmam Hatip okullarından kim ne zarar görmüş?” diye sormuş. Sonra da eklemiş “İmam Hatipler terörist yetiştirmiyor diye mi kapatılsın istiyorsunuz?”. Başbakan her zamanki gibi kendisini destekleyen %50’nin desteğiyle, kendisini desteklemeyen %50’ye yükleniyor. İmam Hatipler de AKP’nin 10 yıllık iktidarının sonucunda kendisini destekleyen dindar kesime verilen bir ulufesidir. Buraya kadar sorun yok, her iktidar kendisini destekleyen kesime kıyak çeker, onları mutlu edip bir sonraki seçimlerde oylarını garanti altına almayı arzular. Sorun başbakanın kurduğu cümlelerde.

Birinci cümle: “İmam Hatip okullarından kim ne zarar görmüş?”. Aynı soru şu şekilde de sorulabilir. “İmam Hatip okullarından kim ne yarar görmüş?”. Sonuç olarak bu okulların amacı ülkedeki din insanı (dindar insan değil) açığını kapatmak ve halka doğru din eğitimini verecek öğretmenler, eğitmenler, imamlar, hatipler, müftüler yetiştirmektir. Bu amacından sapıp, halkı dindarlaştırmak için kullanılırsa durum çok farklı bir renge bürünür. Bu durum, marangozluk okullarının, ülkedeki marangoz ihtiyacını karşılamak yerine, tüm Türkiye halkını odun seven, bakışıyla kalasın boyunu ölçebilen, tahtaya şekil veren bir topluluğa dönüştürmeyi amaçlamasına benzetilebilir. Bu böyle olmayacağına göre, konuya girmeden önce İmam Hatip okullarının olması gereken varlık nedenini açık ve seçik olarak yazmalıyız. Bu okullar halkı dindarlaştırmak için değil, halkın ihtiyacı olan eğitimli, bilinçli, pek çok yönüyle modern (başkalarının inancına ve hayat tarzına saygı, giyim kuşam, temizlik) din insanları yetiştirmek ya da bu yetiştirme işleminin ilk ayağını oluşturmaktır. Bunun dışında bir misyon yüklenmesi eğitimin uzun erimdeki kazanımları açısından hem yararsız hem de gereksizdir.

İkinci cümle ise tribünlere oynamanın bir sonucu gibi: İmam Hatipler terörist yetiştirmiyor diye mi kapatılsın istiyorsun?”. İmam Hatip okulları terörist yetiştirir mi bilmem ama herhangi bir okul terörist yetiştiriyorsa zaten orası okul değildir. Ayrıca, başbakan eğer terörist kelimesiyle özgürlük için mücadele eden, herkese adalet ve herkese eşitlik için çabalayan yurtsever vatandaşlardan bahsediyorsa, İmam Hatiplerin bu profilde insan yetiştirmede eksik kalan bir taraflarının olacağını sanmıyorum. Benim iki tanıdığım var böyle. İmam Hatip lisesinde okurken solcu olmuşlar, 1970’li yıllarda meydanlarda ellerinde pankartlarla eşitlik ve kardeşlik mücadelesi vermişler. Zaten İmam Hatip liseleri dindar bir nesil yetiştirmede başarılı olsalardı 1970’li yıllarının Türkiye’si onların gözüyle “güllük gülistanlık” olurdu. Ama olmadı, Bugünkü Türkiye, İmam Hatipler Liselerinin orta kısımlarının kapatılmasından bağımsız olarak, daha dindar, daha muhafazakâr bir yapıya büründü.

Çünkü bakkal Necmi Efendi’nin, manav Sami abinin, fabrikada çalışan Emine ablanın, araba tamiri yapan Hilmi ustanın dindarlığıyla dindarlaşmaz bir ülke. Onlar zaten hep dindardı ya da belli bir muhafazakâr çerçeve içinde yaşayan insanlardı. Onları değiştirmek, yüzyıllardır toplumun içine sızmış o gelenekleri, dinsel zorunlulukları ortadan kaldırmak neredeyse olanaksızdır. Bu gelenekler zaten zamanla evrilirler, dışarıdan gelen etkilerle yeni zamanlara adapte olurlar. Dolayısıyla o insanları değiştirerek ülkeyi değiştirmiş olmazsın.

Bir ülkenin kaderini tayin edenler o ülkenin eğitimli insanlarıdır. Öğretmenleri, mühendisleri, doktorları, akademisyenleri, iktisatçıları, gazetecileri ve bilumum üst düzey memur takımıdır ülkenin çehresini değiştirenler. Bu da İmam Hatip mezunlarıyla değil; insanlar ortaokulda, lisede, üniversitede okurken ve sonrasında hayata atıldığında, onu hiç başıboş bırakmayan, hep yanında belirip ona yalnız olmadığını anımsatan, bin bir çeşit etkinliklerle kanca üstüne kanca atan, ülkenin her noktasını bir örümcek ağı gibi sarmış, toplumun desteğiyle eğitimde, medyada ve endüstriyel üretim alanlarında ilerlemeyi başarmış bir zümrenin ya da çeşitli zümrelerin azimli çalışmasıyla olur. Bunların içlerinde tek tük de olsa İmam Hatip mezunları vardır ama asıl merkezde öğretmenler, mühendisler, doktorlar ve devlet memurları vardır. İmamların ve hatiplerin yüzyıllardır yapamadıklarını, farklı mesleklerde iyi noktalara gelmiş dindar ve muhafazakâr insanlar çok daha kısa sürede yapabilmişlerdir.

Bu insanlar belki Arapça okuyup yazamazlar, belki Fıkıh ve Tefsir bilmezler ama iş İslamın ve imanın savunulmasına gelince “altın nesil” olmanın gururuyla ellerini hemen taşın altına koyarlar. İşte bu yüzden, bugün toplum dindarlaşıyorsa eğer, bunun nedeni okuyup bir yerlere gelmiş, doğa bilimlerinden anlayan, ekonomiyi ve üretimi bilen, ve kendince bunları dinle harmanlayan, devlet kurumlarının içinde kendi gruplarını sıkı sıkıya muhafaza eden, yeri geldiğinde birlikte hareket eden, yeri geldiğinde ayağını kaydırmak istedikleri grup dışı memurlar hakkında sahte belgeler üreten, yeri geldiğinde aynı amaca hizmet etmek için var olan kanıtları ortadan kaldıran topluluktan bahsediyorum. Devlet içinde devlet, kurum içinde kurum, üniversite içinde üniversite, polis içinde polis, asker içinde asker olanlar bunlardır. Dindarlıklarını belli etmeyen, türlü yöntemlerle kendilerini gizleyen ama yeri geldiğinde bir imamdan daha imam, bir hatipten daha hatip olabilen insanlar ülkenin geleceği için asıl tehlikeyi oluşturanlardır. Tehlikenin boyutunu geçtiğimiz aylarda gerçekleşen ve başbakanın son çare olarak jet hızıyla kanunu değiştirip çözdüğü MİT krizine bakarak rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Yoksa İmam Hatip Lisesinde okuyan gariban halkın gariban çocuğu değildir tehlike. Bunun için bir de oraya, İmam Hatip Liselerine çocuk gönderen halkın profiline bakmak gerekir.    

İmam Hatip okullarına kimlerin çocuklarının gideceğine bakarsak, bu okulların hangi amaca hizmet için açıldıklarını daha iyi görebiliriz. Sizce ülkeyi yöneten AKP milletvekilleri çocuklarını İmam Hatip’e mi gönderecektir? Peki ya dindar olduğunu her fırsatta belli eden üst düzey bürokratlar, bilim insanları, doktorlar, eğitimciler… Onlar da çocuklarını İmam Hatiplere değil de özel okullara, Fen Liselerine, Anadolu Liselerine, Uluslararası Okullara gönderecektir. Böylece çocuklarının ileride bir mühendis, bir diplomat, bir doktor, bir akademisyen olmasını garanti altına alabilirler. Sonuçta din eğitimi okulun dışında da rahatlıkla verilebilir, çocuk okulda matematik eğitimi alıyorken evinde peygamberin hayatını okuyup, içselleştirebilir.

Peki kim gönderecek çocuğunu İmam Hatip Lisesi’ne? Gelecekten pek umudu olmayan, ortaokulu ya da liseyi bitirsin de bir işe girsin diyen, bu arada dinini imanını unutmasın talebinde bulunan halktır İmam Hatip Lisesi’ne bel bağlayanlar. Bunlar genelde toplumun en yoksul kesimini oluştururlar ve bir iktidar için eğer zamanında kontrol altına alınmazlarsa büyük bir tehdit kaynağıdır. Ülkenin işçisi, esnafı, memuru buralardan çıkar. Bu halkın dindarlaştırılması ya da en azından din aşısıyla pasifleştirilmeleri iktidarın işine gelir. İsyan etmeyen, kendisine yapılan haksızlığı sineye çeken, patron ne derse yapan ama hakkını aramak için bir kere bile sesini çıkarmayan bir nesil istiyorsanız onları bu hayattaki acıların ve adaletsizliklerin geçici olduğuna, asıl adaletin öteki hayatta sağlanacağına inandırın. Böylece grevlerden uzak, sendikaların gürültüsünden arınmış, işçinin en altta ezildiği ve horlandığı bir üretim ortamına kavuşursunuz. Yukarıda da dediğim gibi böyle bir amaca hizmet etsin diye kuruluyor olabilirler ama yakın tarihimiz, İmam Hatip okullarının bu amacın sınırlarından taştıklarını ayan beyan önümüze seren örneklerle doludur.

Benim aşırı karamsar çizgilerle resmettiğim gelecek tam olarak böyle olmasa bile sonuçta dindar bir neslin bu amaca hizmet için su-istimale açık olduğunu kimse inkar edemez. Bu doğrultudan bakınca, 4+4+4’ün yürürlüğe girmesinin de İmam Hatiplerin orta kesiminin açılmasının da, pek çok Düz Lisenin İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesinin de altında yatan gerekçeleri olarak (gizli değil bu artık, başbakan söylemişti dindar bir nesil arzuladığını), orta kesimin dindarlaştırılması ya da pasifleştirilmesi, halkın anapara sahipleri karşısında direnç gücünün azaltılması, insanların ellerindeki özgürlüklerle yetinmeyi öğrenip daha fazlasını talep etmemeye alışması gibi iktidarın ve uzun erimde uluslararası sermayenin işine gelecek tasarıları sayabiliriz.

Aşağıda, Zümrütevler Mahallesi'ndeki Düz Lisenin İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesini proteste eden mahalle sakinlerini görebilirsiniz. Videoyu misafirliğe gittiğim evin balkonundan ben çektim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder