Başbakan
2012-2013 eğitim yılının açılışında “İmam Hatip okullarından kim ne zarar
görmüş?” diye sormuş. Sonra da eklemiş “İmam Hatipler terörist yetiştirmiyor
diye mi kapatılsın istiyorsunuz?”. Başbakan her zamanki gibi kendisini
destekleyen %50’nin desteğiyle, kendisini desteklemeyen %50’ye yükleniyor. İmam
Hatipler de AKP’nin 10 yıllık iktidarının sonucunda kendisini destekleyen
dindar kesime verilen bir ulufesidir. Buraya kadar sorun yok, her iktidar
kendisini destekleyen kesime kıyak çeker, onları mutlu edip bir sonraki
seçimlerde oylarını garanti altına almayı arzular. Sorun başbakanın kurduğu
cümlelerde.
Birinci
cümle: “İmam Hatip okullarından kim ne zarar görmüş?”. Aynı soru şu şekilde de
sorulabilir. “İmam Hatip okullarından kim ne yarar görmüş?”. Sonuç olarak bu
okulların amacı ülkedeki din insanı (dindar insan değil) açığını kapatmak ve
halka doğru din eğitimini verecek öğretmenler, eğitmenler, imamlar, hatipler,
müftüler yetiştirmektir. Bu amacından sapıp, halkı dindarlaştırmak için
kullanılırsa durum çok farklı bir renge bürünür. Bu durum, marangozluk
okullarının, ülkedeki marangoz ihtiyacını karşılamak yerine, tüm Türkiye
halkını odun seven, bakışıyla kalasın boyunu ölçebilen, tahtaya şekil veren bir
topluluğa dönüştürmeyi amaçlamasına benzetilebilir. Bu böyle olmayacağına göre,
konuya girmeden önce İmam Hatip okullarının olması gereken varlık nedenini açık
ve seçik olarak yazmalıyız. Bu okullar halkı dindarlaştırmak için değil, halkın
ihtiyacı olan eğitimli, bilinçli, pek çok yönüyle modern (başkalarının inancına
ve hayat tarzına saygı, giyim kuşam, temizlik) din insanları yetiştirmek ya da
bu yetiştirme işleminin ilk ayağını oluşturmaktır. Bunun dışında bir misyon
yüklenmesi eğitimin uzun erimdeki kazanımları açısından hem yararsız hem de
gereksizdir.
İkinci
cümle ise tribünlere oynamanın bir sonucu gibi: İmam Hatipler terörist
yetiştirmiyor diye mi kapatılsın istiyorsun?”. İmam Hatip okulları terörist
yetiştirir mi bilmem ama herhangi bir okul terörist yetiştiriyorsa zaten orası
okul değildir. Ayrıca, başbakan eğer terörist kelimesiyle özgürlük için
mücadele eden, herkese adalet ve herkese eşitlik için çabalayan yurtsever
vatandaşlardan bahsediyorsa, İmam Hatiplerin bu profilde insan yetiştirmede
eksik kalan bir taraflarının olacağını sanmıyorum. Benim iki tanıdığım var
böyle. İmam Hatip lisesinde okurken solcu olmuşlar, 1970’li yıllarda
meydanlarda ellerinde pankartlarla eşitlik ve kardeşlik mücadelesi vermişler. Zaten
İmam Hatip liseleri dindar bir nesil yetiştirmede başarılı olsalardı 1970’li
yıllarının Türkiye’si onların gözüyle “güllük gülistanlık” olurdu. Ama olmadı, Bugünkü
Türkiye, İmam Hatipler Liselerinin orta kısımlarının kapatılmasından bağımsız
olarak, daha dindar, daha muhafazakâr bir yapıya büründü.
Çünkü
bakkal Necmi Efendi’nin, manav Sami abinin, fabrikada çalışan Emine ablanın,
araba tamiri yapan Hilmi ustanın dindarlığıyla dindarlaşmaz bir ülke. Onlar
zaten hep dindardı ya da belli bir muhafazakâr çerçeve içinde yaşayan
insanlardı. Onları değiştirmek, yüzyıllardır toplumun içine sızmış o
gelenekleri, dinsel zorunlulukları ortadan kaldırmak neredeyse olanaksızdır. Bu
gelenekler zaten zamanla evrilirler, dışarıdan gelen etkilerle yeni zamanlara
adapte olurlar. Dolayısıyla o insanları değiştirerek ülkeyi değiştirmiş
olmazsın.
Bir
ülkenin kaderini tayin edenler o ülkenin eğitimli insanlarıdır. Öğretmenleri,
mühendisleri, doktorları, akademisyenleri, iktisatçıları, gazetecileri ve
bilumum üst düzey memur takımıdır ülkenin çehresini değiştirenler. Bu da İmam
Hatip mezunlarıyla değil; insanlar ortaokulda, lisede, üniversitede okurken ve
sonrasında hayata atıldığında, onu hiç başıboş bırakmayan, hep yanında belirip
ona yalnız olmadığını anımsatan, bin bir çeşit etkinliklerle kanca üstüne kanca
atan, ülkenin her noktasını bir örümcek ağı gibi sarmış, toplumun desteğiyle
eğitimde, medyada ve endüstriyel üretim alanlarında ilerlemeyi başarmış bir
zümrenin ya da çeşitli zümrelerin azimli çalışmasıyla olur. Bunların içlerinde
tek tük de olsa İmam Hatip mezunları vardır ama asıl merkezde öğretmenler,
mühendisler, doktorlar ve devlet memurları vardır. İmamların ve hatiplerin
yüzyıllardır yapamadıklarını, farklı mesleklerde iyi noktalara gelmiş dindar ve
muhafazakâr insanlar çok daha kısa sürede yapabilmişlerdir.
Bu
insanlar belki Arapça okuyup yazamazlar, belki Fıkıh ve Tefsir bilmezler ama iş
İslamın ve imanın savunulmasına gelince “altın nesil” olmanın gururuyla
ellerini hemen taşın altına koyarlar. İşte bu yüzden, bugün toplum
dindarlaşıyorsa eğer, bunun nedeni okuyup bir yerlere gelmiş, doğa
bilimlerinden anlayan, ekonomiyi ve üretimi bilen, ve kendince bunları dinle
harmanlayan, devlet kurumlarının içinde kendi gruplarını sıkı sıkıya muhafaza
eden, yeri geldiğinde birlikte hareket eden, yeri geldiğinde ayağını kaydırmak
istedikleri grup dışı memurlar hakkında sahte belgeler üreten, yeri geldiğinde
aynı amaca hizmet etmek için var olan kanıtları ortadan kaldıran topluluktan
bahsediyorum. Devlet içinde devlet, kurum içinde kurum, üniversite içinde
üniversite, polis içinde polis, asker içinde asker olanlar bunlardır. Dindarlıklarını
belli etmeyen, türlü yöntemlerle kendilerini gizleyen ama yeri geldiğinde bir
imamdan daha imam, bir hatipten daha hatip olabilen insanlar ülkenin geleceği
için asıl tehlikeyi oluşturanlardır. Tehlikenin boyutunu geçtiğimiz aylarda
gerçekleşen ve başbakanın son çare olarak jet hızıyla kanunu değiştirip çözdüğü
MİT krizine bakarak rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Yoksa İmam Hatip Lisesinde
okuyan gariban halkın gariban çocuğu değildir tehlike. Bunun için bir de oraya,
İmam Hatip Liselerine çocuk gönderen halkın profiline bakmak gerekir.
İmam
Hatip okullarına kimlerin çocuklarının gideceğine bakarsak, bu okulların hangi
amaca hizmet için açıldıklarını daha iyi görebiliriz. Sizce ülkeyi yöneten AKP
milletvekilleri çocuklarını İmam Hatip’e mi gönderecektir? Peki ya dindar
olduğunu her fırsatta belli eden üst düzey bürokratlar, bilim insanları,
doktorlar, eğitimciler… Onlar da çocuklarını İmam Hatiplere değil de özel
okullara, Fen Liselerine, Anadolu Liselerine, Uluslararası Okullara
gönderecektir. Böylece çocuklarının ileride bir mühendis, bir diplomat, bir
doktor, bir akademisyen olmasını garanti altına alabilirler. Sonuçta din
eğitimi okulun dışında da rahatlıkla verilebilir, çocuk okulda matematik eğitimi
alıyorken evinde peygamberin hayatını okuyup, içselleştirebilir.
Peki
kim gönderecek çocuğunu İmam Hatip Lisesi’ne? Gelecekten pek umudu olmayan, ortaokulu
ya da liseyi bitirsin de bir işe girsin diyen, bu arada dinini imanını
unutmasın talebinde bulunan halktır İmam Hatip Lisesi’ne bel bağlayanlar.
Bunlar genelde toplumun en yoksul kesimini oluştururlar ve bir iktidar için
eğer zamanında kontrol altına alınmazlarsa büyük bir tehdit kaynağıdır. Ülkenin
işçisi, esnafı, memuru buralardan çıkar. Bu halkın dindarlaştırılması ya da en
azından din aşısıyla pasifleştirilmeleri iktidarın işine gelir. İsyan etmeyen,
kendisine yapılan haksızlığı sineye çeken, patron ne derse yapan ama hakkını
aramak için bir kere bile sesini çıkarmayan bir nesil istiyorsanız onları bu
hayattaki acıların ve adaletsizliklerin geçici olduğuna, asıl adaletin öteki
hayatta sağlanacağına inandırın. Böylece grevlerden uzak, sendikaların
gürültüsünden arınmış, işçinin en altta ezildiği ve horlandığı bir üretim
ortamına kavuşursunuz. Yukarıda da dediğim gibi böyle bir amaca hizmet etsin
diye kuruluyor olabilirler ama yakın tarihimiz, İmam Hatip okullarının bu
amacın sınırlarından taştıklarını ayan beyan önümüze seren örneklerle doludur.
Benim
aşırı karamsar çizgilerle resmettiğim gelecek tam olarak böyle olmasa bile
sonuçta dindar bir neslin bu amaca hizmet için su-istimale açık olduğunu kimse
inkar edemez. Bu doğrultudan bakınca, 4+4+4’ün yürürlüğe girmesinin de İmam Hatiplerin orta kesiminin
açılmasının da, pek çok Düz Lisenin İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesinin de
altında yatan gerekçeleri olarak (gizli değil bu artık, başbakan söylemişti dindar bir nesil arzuladığını),
orta kesimin dindarlaştırılması ya da pasifleştirilmesi, halkın anapara sahipleri karşısında direnç gücünün azaltılması, insanların ellerindeki özgürlüklerle yetinmeyi öğrenip daha fazlasını talep etmemeye alışması gibi iktidarın ve uzun erimde uluslararası sermayenin işine gelecek tasarıları sayabiliriz.
Aşağıda, Zümrütevler Mahallesi'ndeki Düz Lisenin İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesini proteste eden mahalle sakinlerini görebilirsiniz. Videoyu misafirliğe gittiğim evin balkonundan ben çektim.
Aşağıda, Zümrütevler Mahallesi'ndeki Düz Lisenin İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesini proteste eden mahalle sakinlerini görebilirsiniz. Videoyu misafirliğe gittiğim evin balkonundan ben çektim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder