Çomasi ilinin Bozboğa ilçesindeki bir kafede çıkan ince
belli bardak tartışması, taraflardan birinin arkadaşlarını ve akrabalarını
toplayıp, karşı tarafın evini taşlaması ve ahırını yakmasıyla sonlandı. Olaya
geç müdahale ettiği için eleştirilen jandarma bölgede geniş güvenlik önlemleri
aldı. Tüm kavganın kendisine ince belli bardakla çay getiren kafe sahibine, Mehmet Bey'in çayını fincanda içmek istediğini söylemesiyle başladığı iddia edildi.
Olayda
mağdur olduğunu iddia eden Mehmet Fincancı (36) şunları söyledi: Kafeye gittim
ve masaya oturdum. Çay istedim, bir süre sonra çayım ince belli bardakta geldi.
Ben de çayımı ince belli bardakta değil de fincanda içmek istediğimi söyledim.
Kafe sahibi bana çemkirdi. "Bizim dükkânda sadece ince bellisi var." dedi. "Hem
Türk gelenek ve göreneklerine göre halkın %99’u çayını ince belli bardakta içer" dedi. Beni örf düşmanlığıyla suçladı. Ben kimseyi kırmak gibi bir niyetim
olmadığını, ailem fincan işiyle uğraştığı için fincanda içmeye alıştığımı
söyledim. İnce belli bardaklarda çay içemediğimi, hem madden hem de mânen rahatsız
olduğumu ifade ettim. Bu arada kafe sahibinin oğlu belirdi arkasında. “Ya Sev
ya Terk Et” dedi bana, kaşları neredeyse saçlarına değecek derecede yukarıda
olan bakışlarla. Ben “Anlamadım, altı üstü fincanda çay içmek istiyorum” dedim.
“Bunda büyütecek, kavga çıkaracak bir durum yok” diye de ekledim. Ama
dinlemediler.
Arbede çıktı… Kendimi kaybettim, kafe sahibine vurdum. Onlarda
bana vurdular. Yoldan geçerken benim itilip kakıldığımı gören tanıdıklarım
olaya müdahil oldular. Sonra ayrıldık ama iyi ayrılmadık. İnce Belli Bardak
Sevenler derneğinin başkanı olayı nasıl duymuşsa hemen gelmişti kafeye. Biz
kafeyi terk ettik, evimize gittik. Onlar halen devam ediyorlardı arkamızdan
bağrışmaya, rahmetli anamıza babamıza küfürler etmeye.
Mehmet Fincancı’nın kardeşi Ahmet Fincancı (29) olayın
buradan sonrasını söyle anlattı: Evimizde oturmuş, büyük büyük dedemden kalma
fincanlarda çaylarımızı içiyorduk. Bir anda dışarıda bir gürültü duyduk.
Ellerinde meşaleler ve bozuk Türkçe kullanılarak yazılmış pankartlar taşıyan
bir kalabalık bağırarak, Millet caddesi üzerinden bizim eve doğru ilerliyordu. “Burası
Türkiye, Fincan Senin Neyine!”, “Oraya geliriz, fincanını s.keriz”, “Ya İnce
Belli Bardak Ya Hiç” gibi sloganlar atıyorlardı. Kısa bir süre içinde sayıları
bini buldu. Biz ışıklarımızı kapattık, kapıların arkasına dolapları
yerleştirdik, korkuyla bekliyoruz evin içinde. Bir yandan da jandarmaya ulaşmaya,
koruma istemeye çalışıyoruz telefonda. Kalabalığın dağıldığı falan yok. Bir
saat geçti ama on dakikalık mesafede bulunan jandarma komutanlığından çıt
çıkmadı. Öylece oturmuş, bir yandan ağlaşan çocuklarımızı susturmaya çalışırken
bir yandan da dualar ediyoruz kalabalığın eline düşmemek için.
Sonra evimizi
taşladılar, camları alaşağı ettiler. Çocukları penceresi olmayan banyoya
gönderdik ablaları ve anneleriyle birlikte. Sonra dayanamayıp biz de gittik. Buna
rağmen sesleri duyuluyordu. Ağza alınmaz
küfürler edip, hem ailemize hem de yüzyıllardır sürdürmekle gurur duyduğumuz
fincan üretimi işimize hakaretlerde bulundular. Ardından da ahırı yaktılar.
Ateş dansı yapan Kızılderililer gibi alevleri görünce heyecanları bir kat daha
arttı. Az kaldı evi de yakacaklardı ama nasıl olduysa jandarma geldi,
kalabalığı dağıttı.
Bu arada söze girmek
isteyen kafe sahibi Cemal Bardakcan (51), olayı kendi sözleriyle özetlemeye çalıştı:
Bu adam –Mehmet Fincancı’yı göstererek- bana hakaret etti, beni dövmeye kalktı.
Önce ince belli bardaklarımıza, yani necip bir milletin necip adetlerini
ayaklar altına almak istedi. Fincanda çayı kim görmüş, kim içmiş. Yüzyıllardır
atalarımızdan neyi gördüysek onu yaparız biz. Bardakcan ailesi olarak
vatanımıza, milletimize karşı kusur işlemeyiz, kusur edeni de affetmeyiz. %99’u
ince belli bardakta çay içen bir milletin aziz evlatları olarak fincanda çay
içmek isteyenler buyursunlar gitsinler ecnebi memleketlere, ztarbakslarında
içsinler o zehir zıkkım çayı, o içi küflenmiş fincanlarda. Benim mahallemde,
benim yaşadığım ilçede ben izin veremem geleneklerime hakaret edilmesini. Daha
önce yakmıştık fincancıları, mahkeme aklamıştı bizi, mahkemenin aklamadıklarını da devlet affetmişti. Demek ki iyi bir iş yapmışız. Gerekirse şimdi de yakarız, adam olmazlarsa ileride
de yakarız. Bu memleketin ekmeğini yiyip bu memleketin geleneklerini ayaklar
altına alamazsınız.
Ahmet Fincancı, kafe sahibi Cemal Bardakcan’ın sözlerine
aldırmayarak kaldığı yerden devam etti: Ben bu memlekette ileri demokrasi var
zannediyordum, kimseyi rahatsız etmediğimiz sürece her istediğimizi yaparız
zannediyordum. Ne var kardeşim? Bardakta çay içmek istemiyorum. Bizim de
kafemiz var, ince belli bardakta çay isteyene istediğini veriyoruz. Tahrik
olmuyoruz, kavga çıkarmıyoruz. Birisini ince belli bardakta çay içerken
gördüğümüzde, akşam olunca adamın evine gidip çoluğunu çocuğunu ateşle tehdit
etmiyoruz.
Kendisine, kavgayı ilk abisinin başlattığı hatırlatıldığında, Ahmet Fincancı şunları söyledi: Ağabeyim Mehmet biraz ateşlidir, çabuk kızar. Kavga çıkarmışsa, git polise ihbar et, şikayetçi ol. Çıkarız mahkemeye, veririz hesabını. Gelip evimizi taşlamanızın, ahırımızı yakmanızın, ailemizin yüzyıllardır sürdürdüğü fincan geleneğine saldırmanızın, çoluğun çocuğun huzurunu kaçırmanızın ne anlamı var? Hadi biriniz cahilsiniz, hepiniz de mi cahilsiniz? Ne o pankartlar öyle? O küfürler, o canice tavırlar, cadı avına çıkmış ortaçağ rahipleri gibi ellerinde meşaleler… Hepiniz mi insanlıktan bu derece nasipsiz kaldınız? Oysa belediye başkanı daha olayın soruşturması başlamadan bize ilçeden gidin, yoksa kan çıkar dedi. Hiçbir yere gitmiyoruz. Bu ülke onların olduğu kadar da bizim. Neden gidecekmişiz? Hem mağduruz hem de suçlu muamelesi görüyoruz. Böyle adaletsizlik olur mu?
Kalabalığın dağılmasından ve ilçeye geçici huzurun hakim
olmasından sonra, Çomasi valisi twitter hesabından açıklama yaptı: Ben şu anda
Marmaris’te tatildeyim. Döner dönmez olaya karışan ayrılıkçılardan hesap
soracağız. Buradan bakınca ağır tahrik olduğu gözlemleniyor. Büyütecek bir şey
yok. Vatandaşlarımız evlerine dönsünler ve ince belli bardaklarda çaylarını
huzur ve sükûnet içinde yudumlamaya devam etsinler.
YHA, Enes Başeğmez – 30 Temmuz 2012
Not: Yukarıdaki haber yalandır ama hayattaki her yalan gibi gerçeği
saklamayı değil, hayata hizmet etmeyi amaçlar. Çünkü çoğu zaman bir makalenin,
bir denemenin yapamadığını, uydurma karakterlerin canlandırdığı bir oyun, bir
öykü yapar.
Not2: Çomasi adı Çorum, Malatya ve Sivas sözcüklerinden
türetilmiştir. Bu üç ilde, yakın tarihimizde yaşanan ve ardından “ağır tahrik”,
“yanlış anlaşılma” ya da “dış mihraklar” bahanelerine kurban edilen katliamları
anımsatmama gerek yok sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder