Alışmak kimi zaman kötü bir huydur. Özellikle haksızlıklara, zulme, işkenceye, açlığa ve adaletsizliğe alışmak bir toplum için öldürücüdür. Çünkü her gün göre göre aynı kirliliği, vicdanlar körelir, gözlerdeki yaşlar kurur, yaşamını kaybeden kişilerin bizlerin anası, babası, kardeşi, çocuğu olma olabilirliliği zihinlerden silinir. Vurdumduymazlık, adamsendecilik alır başını gider.
Somali’yi düşünüyorum birkaç gündür. Dünyanın bir köşesinde insanlar son teknoloji ürünleriyle birbirlerine görüntülü mesajlar gönderip, dokunmatik ekranlarda oyunlarını oynarken, Somali’de binlerce insan açlıktan ölüme mahkûm ediliyor. 20. Yüzyılda doğmuş insanlar olarak hepimiz biliriz okul sıralarında bizlere ezberletilen cümleleri: İnsan en akıllı hayvandır ve bu yüzden bilimi ve teknolojiyi keşfetmiş, geliştirdiği aletler sayesinde yaşam standartlarını bugünkü seviyeye ulaştırmıştır. Resim güzel, çerçeve güzel, asıldığı duvar da güzel. Ama yine de bir eksik var. Madem bu kadar zeki ve girişkendik de neden her yıl yüzbinlerce Afrikalı ve Güney Asyalı tedavisi mümkün hastalıklardan ölüyorlar? Madem o kadar üstündük de neden hala Somali’de insanlar açlıktan kıvranıyor, çocuklar en sevimli olacakları yaşlarda hayata gözlerini yumuyor?
Nedenini söyleyeyim: Zekamızla ortaya koyduğumuz sistem maalesef birbirimizi yemek, birbirimizin kanından nemalanmak, birbirimizin zayıf noktasını yakalayıp zayıf olanı safdışı etmek için bulunmaz bir dinamizm sağlıyor. Bunu öyle bir yapıyor ki ortadaki gerçek sorunu görmememiz için de yine içimizdeki güçlülerin bilgilendirme silahlarıyla gözlerimizi boyuyor, kulaklarımızı tıkıyor. Somali bunlardan sadece biri, ne ilki ne de sonuncusu...
1970’lerin sonlarına dek kendisine yeten bir tarım ekonomisi olan Somali’de 1980’lerde başlayan IMF ve Dünya Bankası müdahelesini görüyoruz. 1970’lerden 1980’lerin ortalarına kadar gıda yardımı 15 kat artıyor. Dışarıdan getirilen ucuz buğday ve pirinç ülkenin tahıl ekonomisini göçertiyor. Çiftçiler tarımı bırakıp başka işlere yöneliyorlar. Yine IMF’nin 1981’den itibaren para birimini değersizleştirme çabası kentli nüfusu da fakirleştiriyor. Altyapı eskiyor ama yenisi getirilmiyor, eğitim ve sağlık hizmetleri sekteye uğruyor. Tabii, hükümetle, ya da daha doğru bir deyişle IMF ve DB uzmanlarıyla iyi geçinen bir kısım şanslı, ihracata yönelik tarıma (meyve, sebze, pamuk gibi) yöneliyorlar, paraya para demiyorlar.
1980’lerde para birimindeki değersizleşmeyle ithal ürünler pahalılaşmaya, gübre ve tohum gibi tarımsal ürünler yoksul çiftçiler için satın alınamaz hale gelmeye başlıyor. Özel sektör hayvancılık ve tarım alanlarına dalıyor. Fiyatlar yükseliyor ve geçimini hayvancılıkla sağlayan binlerce göçebe Somalili mecburen iş yapamaz hale geliyor. IMF’nin ve DB’nin yaptırımları sonucunda göçebe yaşayan insanların takas üzerine kurulu olan ekonomisi tamamıyla göçüyor. 1980’lerde okullardaki öğrenci sayısı %41 oranında, sağlık harcamaları %71 oranında azalıyor. 1982’de öğrenci başına 82 dolar harcayan hükümet, 1989’da 4 dolar harcamaya başlıyor. Bütün bunların sonucunda doğal olarak ilkokulların dörtte biri kapanıyor, okul binaları yıpranıyor, öğretmenlerin maaşları inanılmaz seviyelere düşüyor.
Böyle bir ekonomik bunalımdan sonra da iç savaşın patlak vermesi belki de Somali halkı için son darbe oluyor. Batının reçete olarak sunduğu ilaçlarla yoksullaşan, kendi geleneksel ekonomik değerlerinden uzaklaşıp, yolunu kaybeden bir ülkeden bahsediyoruz. ABD’nin ucuz sığır etiyle, Avrupa’nın ucuz tahılıyla kendi ürettiği eti ve tahılı satamayan ve bu yüzden topraklarından vazgeçen insanlardan ve onların çocuklarından bahsediyoruz.
Dış etkenlerin kuraklığa neden olduğunı söylemek yanlış olmaz ama küreselleşme çağında kuraklık oluyorsa bunu iklim değişikliğine ya da ülkenin içine düştüğü siyasi kaosa bağlamak ahmaklık olur. Siyaset, sonuçta bir üstyapıdır ve insanların ekonomik iradelerinin ortaya koyduğu eylem gücüyle kendini belli eder. Bir ülkede insanlar açsa, o ülkedeki ekonomik dengeleri kontrol altında tutan kişilere ve kurumlara bakmalıyız önce. Yoksa iç savaş bir neden değil, bir sonuçtur. Açlığın, eğitimsizliğin, adaletsizliğin bir sonucudur. Somali’deki kuraklık ve insanlık dramı insan eliyle yapılmıştır.
BBC, CNN ve ABC gibi batı borazanlığı yapan haber kanallarının iddia ettiklerinin aksine, bugün Somali’de insanlar ölüyorsa, bunun en büyük nedeni o herkesin bildiği küresel bankaların ve şirketlerin küreselleşme ve serbest piyasa maskesi altında bir ülkenin ekonomisini batırmaları, halkın çoğunluğunu fakirleştirip, üçbeş kentliyi kayırmalarıdır. Maalesef, küresel sermayenin durdurulamayan akışı yüzünden acı çeken son ülke olmayacaktır Somali. İnsanların hayatları petrolden, elmastan, altından daha ucuz olduğu sürece, o herkesin sahip olmak istediği sermaye seli, önünde duramayan herkesi ve her şeyi sürükleyecek, üçbeş şanslının dışında kalanları mahvedip, yoluna devam edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder