Bu Blogda Ara

02 Nisan 2013

Salty Water in My Canteen / Mataramda Tuzlu Su


    SALTY WATER IN MY CANTEEN

West Indies, Red Apple, Ithaca, South China!
I am sentenced to take a long journey.
I have no share in the territories of whites.
I’ve committed a crime against the land of locals.
A mischievous among the despots,
an outsiders among the tribes,
Being a savage
cut me off from the languid fruits
For myself in this world
I chose a bitter taste of a root.
There is no shade nearby to have some rest
I am sentenced to take a long journey.

What is far?
For a man like me who lives far from his own self
How far could the destination point be?
My head is uncovered, my hair
is split into two at the middle.
Whichever country I pass through
the tattoos on my temples will betray me.
They will call me brave and honorable,
in fact I am silent and sad.
The cascading yell I learnt from the pirates
is no more doing any good to me.
I am disgusted by
the confident and settled dialects of the peasants.
On my neck,
the jewelries made of the embarassments
of those who declared me guilty.
On my back, the deaf scale of the clandestine words.
I added salt into the water in my canteen, I have no food with me.
I am sentenced to take a long journey.

I am leaving a life, a life that has been tailored for me.
Those who saw me used to say “It looks good on you.”.
The pocket mirror that I bought while doing my military duty,
some nights that I go out,
the frivolous smile on my face when I wore my knuckleduster,
and other similar indulgences, will be left behind here.
The order is given by the judges.
I have signed the document that allows me
to carry no smell, no echo, no color with me.
My job has finished here, I no more have a home
I am sentenced to take a long journey.

İsmet Özel / Translated by Ali Rıza Arıcan, April 1st 2013



Mataramda Tuzlu Su

West Indies, Kızıl Elma, İtaki, Maçin!
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Beyazların yöresinde nasibim kalmadı
yerlilerin topraklarına karşı şuç işledim
zorbaların arasında tehlikeli bir nifak
uyrukların arasında uygunsuz biriyim
vahşetim
beni baygın meyvaların lezzetinden kopardı
kendime dünyada bir
acı kök tadı seçtim
yakın yerde soluklanacak gölge bana yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.

Bir hayatı,ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta
askerken kantinden satın aldığım cep aynası
bazı geceler çıkarken
uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta
gibi lükslerim de burda kalacak
siparişi yargıcılar tarafından verilmiş
bu hayattan ne koku, ne yankı, ne de boya
taşımamı yasaklayan belgeyi imzaladım
burada bitti artık işim, ocağım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
İsmet Özel

2 yorum:

  1. Ali Rıza Bey Merhaba , şiir çevirinizi büyük bir keyifle okudum."Uçarı bir gülümseyişle takındığım muşta" kısmında muşta diye atıfta bulunulan şeyin bedensel saldırı silahı olan aparat & ekipman olduğunu düşünmekteyim.Muş şehrine atıfta bulunmuyor olsa gerek şair burada , fikrimi sizle paylaşmak ister , şiirle olan yolculuğunuzun daim olmasını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkürler, Onur Bey. Elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım. Sağlıcakla kalın, edebiyatla kalın...

      Sil