Bu Blogda Ara

30 Haziran 2011

TANRININ VARLIĞINA İLİŞKİN TELEOLOJİK KANITLAR

TANRININ VARLIĞINA İLİŞKİN TELEOLOJİK KANITLAR (1)
Teleoloji sözcüğü Yunanca ‘telos’ ve ‘logos’ sözcüklerinin bileşiminden meydana gelmiştir. Sözlük anlamı ‘amaçbilim’ olarak ifade edilebilir. Aslında ‘telos’, bir olayın ya da eylemin sonucu, başka bir olayı tetikleyecek olan etki alanıdır. Felsefede kullanımı antik Yunan dönemine kadar gider. Plato, Timeus adlı yapıtında evrenin bir anlamı olması gerektiğinden diyaloglar yoluyla söz eder ve konuşmaların sonunda tek bir yaratıcının varlığı sonucuna varır. Plato’nun vardığı sonucun doğu dinlerinden ne kadar etkilenmiş olabileceği üzerinde çok bilgi sahibi olamasak bile Plato’nun, Akademi’yi kurmadan önceki yaşamı, bize bu konuda ip uçları vermektedir. Plato’nun öğrencisi olan Aristo ise, ‘Bu nedir?’, ‘Neden yapılmıştır?’, ‘Nasıl meydana gelmiştir?’ sorularına en son olarak ‘Ne için vardır?’ sorusunu ekleyerek aslında teleolojinin kendisinden yüzyıllar sonra gelecek olan Hristiyanlık dininde önemli bir yer almasını sağlamıştır.


TANRININ VARLIĞINA İLİŞKİN TELEOLOJİK KANITLAR (2)
Teleolojik düşünme sistemi bütün varlığın amacına uygun bir şekilde hareket ettiğini hem kabul eder hem de bunu kanıtlamak için bilimsel bulguları kullanır. Batı uygarlığında son beşyüz yıla damgasını vuran bilimsel gelişmelerin, dinbilimcilerin teleolojik kanıtlara daha çok sarılmasına yol açtığı da söylenebilir. Katı deterministik bir doğa anlayışına bağlanan bilim, evrende var olan tüm yasaları yürürlüğe koyan bir Tanrı’nın varlığını kabul etmekte zorlanmayacaktır. Kimi zaman Voltaire’de ve Newton’da görüldüğü gibi deizme kayan, kimi zaman Spinoza’da görüldüğü gibi panteizme sığınan Tanrı inancı, her iki yolda da bilimsel gelişmelere parallelik göstermektedir. Madem her şeyde bir amaç vardır, o halde, insanın elinin dokunmadığı, insanın deneyimlerinin ulaşamadığı noktalarda da aynı amaçlılık var olmalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder