Bu Blogda Ara

07 Eylül 2024

Sürgünden Öte (3)


Evliliğe en çok yaklaşacağın ama nihayetinde direğinden döneceğin, kış güneşi gibi umutlandırıp ısıtmayan o delimsirek maceranın başladığı yıldı altıncı yılın. Boyu boyuna, huyu huyuna, suyu suyuna uygun İspanyol bir kız bulmuştun. Tam İspanyol da sayılmazdı ya! Kanarya Adaları’ndandı. Shenzhen’e yüksek lisans yapmaya gelmiş ve şimdilik Çince öğreniyormuş. Bukleli saçları ikide bir kulaklarının arkasından zıplayarak çıkardı da sen nasıl zevkten çıldırırdın, hatırlıyor musun? Omzunun bitip boynunun başladığı yerdeki o minik gölgeli çukur bakmaya doyamadığın, her hareket ettiğinde seni bambaşka haz evrenlerinin kapısının önüne savuran ne bereketli bir pınardı değil mi? Ham fındık yeşili gözleriyle seni süzdüğünde, o zeytinyağı rengi teniyle tenine dokunduğunda, o kolundan yükselen altın sarısı ayva tüyleri en beklenmedik zamanlarda gözüne takıldığında, sen sen olmaktan çıkar, zamanın ve mekânın ötesinde meçhul bir noktada, zebun bedenini tanrısal zevklerin ılık nehrine bırakırdın. Ama en çok da tuzlu çekirdek çitlemekten çilek gibi kızaran dilini senin ağzına sokup sana emdirirken -Dili kopasıca Avrupalı kaltaklar, nasıl da biliyorlar işlerini!- kafan karışır, beynindeki devreler kısa devre yapar, hak etmediği bir güzelliği şans eseri kapısında bulmuş müzmin bir yoksul gibi sonsuz genişlikte bir şenlik moduna girerdin. Kanarya, Çin’in diğer kentlerini ziyaret etmek için bahanen olmuştu. Xian’a, Pekin’e, Şanghay’a, Hangzhou’ya, Xiamen’e, Nanjing’e, Suzhou’ya, Chengdu’ya hep onunla gittin. O şehirleri kendi gözünle gördüğün kadar bir de onun gözüyle gördün. Oraların yemeklerini kendi dilinle tattığın gibi bir de onun diliyle tattın. Birbirinize olan tutkulu bağlılığınız sadece zihinsel bir uyumluluk değildi, tenleriniz de mıknatısın ters kutupları gibi birbirlerine karşı sabırsız, aceleci ve engel tanımazdı. Birlikte geçirdiğiniz ilk yıl toplumsal normlarda delikler açacak, hatta var olan delikleri afaki boyutlarda genişletecek kadar delişmen ve ateşliydi. Gün içinde sokak ortasında öpüşmeler, parkta neredeyse son noktasına varacak olan fiziksel yakınlaşmalar, araba parkının izbe bir köşesinde şipşak düzüşmeler, Dameixia’daki plaja gece yarısından sonra gidip kayalıkların kısmen kapattığı bir kumlukta sahili usul usul öpen dalgaların eşliğinde sevişmeler… Senin bile Kanarya’yı tanımadan önce kendine yakıştırmadığın, başkalarında görecek olsan ayıplayacağın davranışlardı bunlar. İçindeki o utangaç, o tutucu, o yaptığı her hareketi “başkaları ne der?” sorusunun yanıtına göre yönlendiren birisi için devrim niteliğinde değişimlerdi yaşadıkların. Tam olarak da bu yüzden ona, daha önce hiçkimseye bağlanmadığın sağlam bir zincirle bağlanmıştın. Bu zincirlerin seni ürkütmeye başlaması çok sonraları, ateş harını yitirip közlerin sıcağıyla yetinme evresine geçince gerçekleşecekti.

Bölümlerin tamamı ileride yayınlanacak kitapta yer alacaktır. 

Bir sonraki bölüm: Yer Üstünden Notlar: Sürgünden Öte (4) (sessizkuyu.blogspot.com) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder