Çin deyince akla
ilk gelen şeylerden birisi de rejimin devasa boyutlara ulaşan sansür
politikasıdır. Bir milyar üç yüz milyon nüfusluk bir ülkeyi tek bir partinin demir
yumruğu altında tutmak isteyen ÇKP; ülkenin herhangi bir yerinde ortaya çıkacak
aykırı bir eylemi daha eylem oluşmadan, belki tomurcuk haline bile gelmeden
bastırır ya da bastırmak için gerekli girişimlerde bulunur. Çin için sansür
sadece rejimin devamı için değil, aynı zamanda rejimin sürekli propagandasını
yaptığı huzurlu toplum (harmonious society) için de hayati önem taşır. Harmoninin
korunması ve huzurun sürdürülebilir olması en büyük bahanesidir sansürün. Zaten
bu yüzden Çin’de partiyi eleştirmek, parti yetkililerinin yaptıkları
yanlışlardan bahsetmek sansürlenmez. Yayınlanan metin, potansiyel bir eyleme
gebe eleştirileri içeriyorsa en kısa sürede, ülkenin her yerine sızmış internet
gardiyanları tarafından tespit edilir ve silinir. Çok nadir durumlarda yorumu
yazan kişi tutuklanır. Yalnız, bu nadir durumlar bile Çin’i “dünyada en fazla
tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke” utancından kurtarmaz. Benim bu yazıdaki
amacım Çin’de sansürün nasıl işlediği ve tam olarak nelerin sansürlenip,
nelerin sansürlenmediğini ortaya koymak.
Çin’e gelmeden
önce okuduğum bir seyahat yazısı, Çin’e gidecekleri 3T hakkında pek
konuşmamaları yönünde uyarıyordu. 3T, yani Tibet, Tiannanmen ve Tayvan. Buraya
gelince konuşulmaması gereken konuların 3T ile sınırlı olmadığını gördüm.
Örneğin en az 3T kadar hassas bir konu Uygur Türklerinin durumudur. Ayrıca;
parti içi yolsuzluklar, gıda skandalları, zabıta memurlarının yoksul halka
uyguladıkları zulüm, dev inşaat projeleri için evlerinden kovulan insanların
haklı isyanları, ikâmetgâh yasasının meydana getirdiği eşitsizlik, üniversite
sınavına hazırlanırken yaşadıkları strese dayanamayıp intihar eden gençler
(gençlerin morali bozulmasın ve sınava hazırlanırken dikkatleri dağılmasın diye
haber yasağı getirilmişti!!!)... Liste
uzayıp gidiyor ama olası tüm listelerde ortak tek bir yan var.
Çin, huzuru
bozacak, insanların morallerini yıkacak, var olan harmoniyi sarsacak, düzeni
yıpratacak ne varsa sansürlüyor. Bunu öylesine ustalıkla yapıyor ki ciddi
anlamda gerçeğin peşinde koşan çok az sayıda insanın dışında kimse rahatsızlık
duymuyor bu durumdan. Rahatsızlık duymuyorlar çünkü haberleri olmuyor. O kadar
ki tanıdığım pek çok Çinli, uygulanmakta olan sansür politikasından ya
habersizler ya da durumdan gayet memnunlar, herhangi bir sorun görmüyor
sansürde. Suyun içinde yaşayıp, dışarıdaki hayattan bîhaber olan, hatta
dışarıdaki hayatı inkâr eden balıklar gibi. “İşim, aşım, eşim olsun; gerisi
beni ilgilendirmez.” gibisinden benmerkezci bir anlayış hakim topluma ve Çin
sadece sansür yasalarıyla değil, genel anlamda hayatın içine işleyen tüm
politikalarında böylesi bir anlayışı destekliyor. “Hayatınızı yaşayın, paranızı
kazanın, çocuğunuzu yapın, mutlu olun ama gerisine karışmayın, burnunuzu sizi
ilgilendirmeyen konulara sokmayın.” diyor adeta. Böylesine kapsayıcı bir
ebeveynlik oyunu için doğal olarak sansür şart.
Örneğin; Çin’de
youtube, facebook, twitter, blogspot gibi sosyal paylaşım siteleri uzun süredir
yasak. Çin bu tür siteleri yasaklayarak bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Hem bu
sitelerin elde edecekleri reklam gelirleri yurt dışına gitmiyor hem de bu
sitelerde yayınlanacak olası aykırı düşünceleri sansürlemek zorunda kalmıyor.
Halkı, bu sitelerin sağladığı imkanlardan mahrum bırakmamak için de kendi
versiyonlarını sunuyor. Facebook’un yerine renren ya da qq var, google yerine baidu var, blogspot yerine
sina var, twitter’ın yerine weibo var, youtube’ün yerine youku var. Böylece
halk eksikliğini hissetmiyor google'un, youtube’ün ya da facebook’un. Alternatifleri, yani
Çin versiyonları halkın büyük bir çoğunluğu için yeterli.
Bunun yanında tüm
bu Çin kökenli sitelerde hükümet ciddi bir sansür politikası uyguluyor. Eğer bu
politikalara uygun davranmazlarsa sitelere uyarı veriyor, gerekirse gözünün
yaşına bakmadan kapatıyor. Ne de olsa kendi ülkesi, kendi yasaları, kendi
insanları. Aynı şeyi youtube ya da facebook için yapması olanaksız. Bu yüzden
çeşmeyi başından kapatıyor. Sürekli açıp kapatması halkın tepkisini çekeceği
için bir kere kapatıyor ve unutturuyor. Bir süre sonra zaten halk
alternatiflere alışmış oluyor. Örneğin, burada tanıdığım herkesin qq ya da
wechat hesapları var. O kadar yaygın ki telefon numaraları verilirken wechat ya
da qq kullanıcı adları da paylaşılıyor. Ayrıca Çin, doğrudan yasaklamadığı
uygulamaları yavaşlatmakla meşhur. Örneğin, Çin ürünü olan Wechat kusursuz
çalışırken, WhatsApp ve Line gibi uygulamalar kimi zaman çalışmaz, yavaş
çalışır, mesajlar gitmez ya da gelmez. İnsan bir süre sonra bıkıyor doğal
olarak, bıkıyor ve teslim oluyor Çin’in sunduğu ürünlere.
Çin sadece sosyal
paylaşım sitelerini değil, pek çok yabancı haber sitesini de sansürlemiş
durumda. New York Times, The Guardian, BBC News gibi dünyanın önde gelen pek
çok haber ajansı Çin’de zaman zaman yasaklanıyorlar. Bu yasağın en büyük
nedenleri olarak, bu haber sitelerinin Çin’in resmi tarih anlayışına zıt
haberler yapmaları, 3T konusunda hassas olmamaları ve parti politikalarını
eleştirmeleri sayılabilir. Zamanlama ise genel olarak ciddi bir toplumsal krize
(Süt tozlarında melamin çıkma skandalı)
ya da önemli bir olayın yıldönümüne (Tiannanmen Meydanı Katliamı) denk
geliyor. Örneğin, birkaç hafta önce Tiannanmen Meydanı Katliamı'nın 25. yıldönümü vardı ve google.com arama motoru bir süreliğine kapatıldı. Ayrıca google'un Çin'de hizmet veren sayfasında belli sözcükleri aramak sonuç vermez. Örneğin google.com.cn'de "tiannanmen massacre" yazarsanız hiçbir sonuca ulaşamazsınız. Google'un Çin servisi bu koşulu kabul ederek almıştır lisansını.
Bir haber sayfası kapanınca tekrar açılması yıllar sürüyor. İlginç bir başka nokta da Çinli bir kullanıcının, örneğin New York Times’ı okumak istediğinde karşısına çıkan görüntüdür. Bu sayfa yasaklı ya da hükümet bu sayfayı kapattı gibisinden bir mesaj çıkmaz. Uzun süre ekranın değişmesini bekler meraklı okuyucu ve uzun süre ekran değişmez. Sabredip sonuna kadar beklerse hata mesajını görür ekranda. Bir yerlerde bir hata oluşmuştur ve bu hatadan kimin sorumlu olduğu belli değildir. Eğer sayfanın kaynağı Çin ise bu durumda şu anlama gelen Çince bir mesaj çıkar: Üzgünüz, aradığınız sayfa mevcut değil, silindi ya da soruşturma altında. Bazen de Çin’in internet polisleri olarak bilinen çizgifilm kahramanları Jingjing ve Chacha çıkarlar ekrana.
Gelelim Çin’in
kendi sosyal medyasını nasıl kontrol altında tuttuğuna. 2014 yılı itibarıyla
600 milyon aktif internet kullanıcısının, 1 milyar 250 milyon mikroblog
hesabının olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Günde ortalama otuz milyar mesaj
gönderiliyor gerek sosyal medya aracılığıyla olsun gerekse medyanın halkın
kullanımına açtığı basın yayın platformlarınca. Bu başdöndürücü sayılarla
uğraşmak, herbirisini tek tek gözden geçirmek ve resmi görüşe aykırı olanları
ayıklayıp sansürlemek hem ekonomik yönden hem de insan gücü bakımından devasa
bir proje. Böyle bir projenin üstesinden gelebilecek ülkenin daha önce
yüzbinlerce insanı karın tokluğuna çalıştırarak ülkenin kuzey sınırlarına
binlerce kilometrelik bir set örmüş olması, Pekin’den Hanco’ya kadar giden yine
binlerce kilometrelik dev bir kanal açıp ticareti kontrol altına alması, Çin’in
isteyince yapabilecekleri konusunda bize güçlü bir ip ucu vermektedir aslında.
Nasıl ki ilk imparator Çin Sı Huan Di (Qin Shi Huang Di) kendisinden önce
yazılmış kitapları yakma emrini verip, belki de tarihteki ilk resmi sansürleme
olayını başlatmışsa, kendisinden iki bin küsur yıl sonra gelmiş olan soydaşları
da benzeri bir politikayı başarıyla yürütebilecektir. İlk imparator kendisinden
önce yapılmış setleri birleştirme emrini de vermişti kitapları yaktırdıktan sonra. Şu anki rejim ise Çin’in
internet ortamının etrafına “Great Firewall of China”yı örerek benzer bir işi
yapmış oluyor.
Bir haber sayfası kapanınca tekrar açılması yıllar sürüyor. İlginç bir başka nokta da Çinli bir kullanıcının, örneğin New York Times’ı okumak istediğinde karşısına çıkan görüntüdür. Bu sayfa yasaklı ya da hükümet bu sayfayı kapattı gibisinden bir mesaj çıkmaz. Uzun süre ekranın değişmesini bekler meraklı okuyucu ve uzun süre ekran değişmez. Sabredip sonuna kadar beklerse hata mesajını görür ekranda. Bir yerlerde bir hata oluşmuştur ve bu hatadan kimin sorumlu olduğu belli değildir. Eğer sayfanın kaynağı Çin ise bu durumda şu anlama gelen Çince bir mesaj çıkar: Üzgünüz, aradığınız sayfa mevcut değil, silindi ya da soruşturma altında. Bazen de Çin’in internet polisleri olarak bilinen çizgifilm kahramanları Jingjing ve Chacha çıkarlar ekrana.
Chacha ve JingJing, Çin Halkını İnternetten Koruyorlar |
Standart Sansür Büyüklüğüne (SSB) göre sansür sıralaması. |
Tüm o kompleks
programlara (keyword blocking) ve profesyonel sansürcülere rağmen, toplumsal
bir kriz patlak verdiğinde bu tedbirler yetersiz kalır. Bu programların hangi
kelimeleri sansürlediğini bilen kullanıcılar eşsesli (homophones) ya da Çin
yazımında benzer karakterli (homographs) kelimeleri kullanırlar. Örneğin,
herhangi bir anlamı olmayan “göz tarlası” kelimesi yazımı itibarıyla kendisine
yakın olan “özgürlük” kelimesinin yerine kullanılır. Aynı şekilde “hexie”
kelimesi “ırmak yengeci” anlamına gelir ama internet kullanıcıları için eşsesli
bir başka kelime olan “huzurlu toplum” anlamında kullanılır. Program geliştiren
mühendisler bu yeni kelimeleri keşfedip yasaklayınca, insanlar başka eş
karakterli ya da eşsesli kelimelerin peşine düşerler. Böylece, sonu gelmeyen
bir Tom ve Jerry oyunu devam eder. Herhangi bir metin bilgisayar programlarının
sansürcü ağlarından geçerse, sırada internet polislerinin gerdiği insansı ağlar
vardır.
Hükümetin,
sayıları 20.000 ile 50.000 olduğu tahmin edilen internet polisleri (wang jing)
ve internet gardiyanları (wang guanban) vardır. Bununla da kalmaz sistem. Bir
de ülkenin her bir yanına yayılmış ve Çin’de “wu mao dang”lar, yani “beş maoluk
parti üyeleri” olarak bilinen ispiyoncular / şakşakçılar vardır. Wu mao dang’lar
hem sansüre yardımcı olurlar hem de tartışmaların alevlendiği forumlarda
hükümet lehine yorumlar yazarlar. Kendilerine wu mao denmesinin nedeni de
yazdıkları her bir hükümet destekçisi yorum için beş mao, yani yarım yuen (yaklaşık 17 kuruş)
almalarıdır. Wu mao dang’ların sayısının 300.000’e yakın olduğu söylenmektedir. Çoğu üniversite öğrencisi ya da düşük maaşlı işlerde çalışan memurlardır. Türkiye’de benzer işi yapanlara –Para almıyor olsalar bile farklı bir şekilde
AKP’nin görünmez elinden nemalanıyorlardır- sanırım son zamanlarda “Sümeyye’nin
Trolleri” deniyor.
Sansürlenme Oranları - Yüksek Değerler |
Peki sayıları
yüzbinlerle ifade edilen bu kadar insan neyi sansürlüyor? Görüntüye bakarsak
hükümeti eleştiren her yorum ya da haber sansürlenmiyor. Hatta forumlarda ve
sosyal medyada çok ateşli rejim tartışmalarının yaşandığı bilinen bir gerçek.
Zaten hükümetin de kendisini eleştiren her düşünceye savaş açması düşünülemez.
Bunu bir çeşit emniyet sübabı olarak görebiliriz. İnsanların gazını alma,
tepkilerini ortaya koymalarını sağlama ve böylece ileride oluşabilecek daha
ciddi kitlesel eylemlerin oluşumunu engelleme yöntemidir eyleme dönüşmeyecek
eleştirileri yayınlama. Sansürlenen metinlerin hemen hepsi potansiyel olarak
kitlesel eyleme neden olabilecek metinlerdir. Yani Çin’deki sosyal medyada
istediğini yazıp çizebilirsin. Kimse karışmaz, en kötü olasılıkla “wu mao
dang”ların propagandasına maruz kalırsın. Ne zamanki yazdığın yazı, yaptığın
yorum, sosyal medyaya yüklediğin fotoğraf ya da film potansiyel bir eylemin
habercisidir, insanları toplanmaya çağırmaktadır ya da böylesi bir hareketi ima
etmektedir; o zaman silinmeye mahkûmdur.
Harvard Üniversitesi’nden
üç araştırmacının 2012 yılında yaptığı çalışma da bu görüşü destekler
nitelikte. Araştırmanın yöntemine ve altyapısına değinmeyeceğim. Yazının
sonundaki kaynakçaya ağbağını ekleyeceğim. Arzu edenler oradan okuyabilirler. Ben
bu yazıyı yazmaya başlamadan önce iki kere okudum makaleyi. Titiz çalışmışlar
ve gelişmiş bilgisayar programları kullanarak yayınlandıktan sonra silinen
mesajların yüzde oranlarına, frekans dağılımlarına ve eylem potansiyellerine
bakmışlar. Sonuçlara grafikler üzerinden bakalım.
Sansürlenme Oranları - Düşük Değerler |
Yukarıdaki zaman
serilerinde –makalede bu grafiklere histogram denmiş ama bu grafikler histogram
olamazlar- üç ayrı haber incelenmiş. İlk haber Şanhay’daki hızlı tren kazası. Grafiğe
bakarsak, ilk 24 saat içinde 250 tane mesajın sosyal medyadan silindiğini
görürüz. Aynı şekilde yolsuzlukla suçlanan parti üst düzey yetkilisi Bo Xilai hakkındaki haberlerde de ilk 24 saat içinde
70 mesaj silinmiş. Cinayetle suçlanan, Gu Kailai (Bo’nun karısı) için de benzer
şeyler söylenebilir her ne kadar sansür sayısı 25’e kadar düşmüş olsa da. Şunu
unutmamalıyız ki bu sayılar iki sansür ağını (gelişmiş bilgisayar programı ve
sosyal medya şirketlerinin bünyesinde bulundurduğu sansürcüler) geçip yayınlandıktan sonra silinen mesajlar. Yol
üzerindeki ağlardan birisine takılıp, asla yayınlanmayan ne kadar mesajın veya
haberin olduğunu asla bilemeyiz. Büyük bir olasılıkla bu iki ağa takılan mesaj
sayısı binleri, hatta on binleri aşmaktadır. Sayılara dalıp da asıl dikkat
edilmesi gereken noktayı görmezden gelmeyelim. Bu üç örnekte göze çarpan şey ilk 24 saatin sansürcüler için
hayati önem taşıyor olması. Çünkü onlar da biliyorlar ki kitlesel olaylar
genelde bir haberi yayılmaya başlamasından sonraki ilk birkaç saat içinde
oluşur. İnsanları ilk 24 saat evlerinde tutabilirsen ve haber akışını kontrol
edebilirsen, büyük bir olasılıkla kitlesel bir hareketin de önüne geçmiş
olursun. Aynı 24 saat içinde zaten hükümetin elinde tuttuğu televizyon
kanalları sürekli hükümet yanlısı haber yapacaktır. Suçluların yakalanacağını,
masumların serbest kalacağını, yolsuzluk yapanların cezalandırılacağını
söyleyecektir. Televizyonda bunlar söylenirken, internette bir silme operasyonu
başlamıştır. Binlerce mesaj silinir, kızgın vatandaşların eylemlere gebe
görüşleri hiç var olmamış gibi ortadan kaldırılır.
Yukarıdaki
grafikler araştırmacıların “standart sansür büyüklüğü” (SSB) diye tanımladıkları bir değerin
frekans dağılımını gösteriyor. Standart sansür büyüklüğü, herhangi bir toplumsal krizin
orta çıktığı andaki sansür oranından, diğer zamanlardaki sansür ortalaması çıkarılarak elde ediliyor. Bu büyüklüğün negatif olması, hükümet lehine ya da tarafsız olan haberler ortalamanın altında kaldığı için, asla sansürlenmeyen
haberleri ve mesajları gösteriyor. Aslına bakılırsa bir çeşit standart değer bu
büyüklük, modu sıfır, medyanı sıfırın biraz üzerinde, aritmetik ortalaması
medyanın da üzerinde. Aradaki farka bakarak eylem potansiyeli olan mesajların
sansürlenme oranlarını mutlak sıfır yardımıyla anlamamızı sağlıyor. İlk
grafikte gördüğümüz sağa doğru uzayıp giden kuyruk, araştırmacıların hipotezini
doğrular nitelikte. Sağdaki histogramda bu kuyruğun içeriğini görüyoruz. Sürekli
sansürlenen pornografi içerikli sayfaları saymazsak, kuyruğun nedeninin eylem
potansiyeli olan mesajlar olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Burada dikkat
çeken bir başka nokta da hükümetin sansür politikasının destekçileri ve
eleştiricileri birbirinden ayırmamasıdır. Yani, hükümetin politikalarını
destekleyen bir haber ister içeriğiyle isterse metin dışı göndermeleriyle
eyleme gebeyse, hükümet tarafından sansürleniyor. Düşüncenin, haberin ya da yazan
kişinin niyetinin hiçbir önemi yok. Sansürün en büyük kıstası toplumsal huzuru,
harmoniyi korumak ve taşkınlıkları engellemek. Bunun dışında bir amacı da görünürde
yok.
Peki neden yapıyor
bunu Çin? Uluslararası arenada maruz kaldığı komik duruma –Basın özgürlüğünde 180
ülke arasında 175. olması- ve sansür için harcadığı bunca paraya rağmen, neden ısrar
ediyor sansür politakalarında? Halkı aptal yerine koyarak, insanlardan gerçeği
saklayarak nereye varacağını sanıyor? Ayrıca gelişen teknolojiyle sansürün daha
da zorlaşacağı, dünyaya entegre olmaya çalışan Çin halkı için gelecekte sansürün bir anlam
ifade etmeyeceği aşikar değil mi? Bu noktada bir analojiye başvuracağım.
Sürekli sansüre maruz kalan konular. Pornografi ve Sansür Politikalarını Eleştirme |
Çin, kızına asla
güvenmeyen bir babaya benziyor. O kadar güvenmiyor ki kızını okula gönderirken
arkasına hafiye takıyor. Eve giriş çıkış saatlerini sıkı bir şekilde denetliyor.
Televizyon izleme süresini, internette harcadığı zamanı, arkadaşlarıyla oynadığı
oyunları ve hatta uykusunu, banyosunu, yemeklerini, arkadaşlarını kısacası her
şeyini kontrol etmeye çalışıyor. Kızı bunalıp şikayet edince de “Kızım, tüm
bunları senin iyiliğin, senin sağlıklı bir geleceğe sahip olman için yapıyorum.”
diyor. Kızına şikayet etme, yakınma hakkını veriyor ama isyan etmesine asla
izin vermiyor. Kızcağız evden kaçıp kurtulacağı günlerin hayaliyle yaşıyor ama
o günler çok uzak ya da imkansız olduğu için bir süre sonra umutsuzluğu itaate
dönüşüyor. Unutuyor babasının kendi hayatı üzerinde kurduğu baskıyı. Babasının özgüven
eksikliğinin kendisi üzerindeki etkisini çözemiyor bir türlü. Tam tersine
kabulleniyor babasının sözlerini, arkadaşlarının eleştirilerine karşılık olarak
kâh inanarak kâh cezalandırılmaktan korktuğu için babasını savunuyor. En büyük
baba, en ileri görüşlü baba, en iyi baba benimkisi diyor. Bastırılmış duyguları
karakteri oluyor ve karakterinin kölesi olarak yaşamaya devam ediyor.
Oysa baba, azıcık
kendine ve kızına güvense, kızına ahlâkı ve insan olmayı doğru bir şekilde
öğretebilse, tüm bunlara gerek kalmaz. Biraz risk almış olur ama en azından
çocuğu özgür bir ortamda yetişir, kararlarının arkasında durmayı bilen birisi
olarak büyür, kendine güveni artar, pısırık birisi olacağına risk alabilen
güçlü bir kişilik olur. Dünyayı erken yaşta tanıma fırsatı bulur, özgürlüğün
paha biçilmez bir insani değer olduğunu anlar, kendi kendisini var etmeye
çalışır. Kararlarının arkasında durur, çocukluktan çabuk kurtulur. Tüm bunların ötesinde yaratıcı olur, birilerinin gölgesi değil de kendisi olur.
Çin’in son
yıllarda Konfüçyüsçü öğretiye aşırı derece sarılmasının nedeni de aslında sansür
politikalarını açıklar nitelikte. Konfüçyüs’ün iyi insan tanımı “itaatkâr,
devlet büyüklerine saygılı, ana babaya hizmette kusur etmeyen, kendisine iş
verene hürmet gösteren” bir karaktere sahiptir. Tam olarak da hükümetin
istediği insan modeli. İşini yap, gerisine karışma. “Evimizi yıkacaklar, yerine
tavuk kümesi kadar bir daire verecekler.” deme. Onun yerine “Devletimiz en
iyisini bilir, bizim için en iyi kararı verir.” de. “Şanhay’da doğan bir çocuk
en iyi okullara gidecek, gaokao sınavında en yüksek puanları alacak. Ben de
Şanhay’a yerleşeceğim, çocuğumu iyi bir okula göndereceğim.” deme. “Devletimiz
en iyisini bilir, hukou yasası varsa bize bu yasaya itaat etmek düşer.” de.
Devletlerin
sansüre bu derece sarılmalarının arkasında “özgüvensiz baba” sendromunun
dışında bir neden daha vardır. Aslında buna nedenden çok bahane demek daha
doğru olur. Örneğin Çin, sansürü “huzurlu büyüme” kültü için bahane olarak
kullanmaktadır. Gerçeğin huzurlu büyüme masalına kurban edildiğini iddia etsek
abartmış olmayız. Son yıllarda yıllık %10 gibi baş döndürücü hızda büyüyen bir
ekonomiden bahsediyoruz. Büyüme doğal olarak çarpıklıkları getirecektir. Düşük
maaşla ve zor koşullarda çalıştırılan işçiler isyan edecektir, greve çıkmak isteyecektir –İroniye
bakın ki adı komünist olan Çin’de grev yasaktır. Hükümetten bağımsız sendika
kurmak da yasaktır.- Grev üretimin
durması demektir, yabancı sermayenin korkup kaçması demektir, birilerinin
mutsuz olması demektir. Oysa “huzurlu toplum”da mutsuz olmak da suçtur. Mutsuz
insan etrafına zarar verir, başkalarını mutsuz eder, huzuru kaçırır. O kadar ki
Çin’de mutsuz olup intihar edenlerin haberleri bile sansürlenir. Sansürlenmenin
nedeni ölen kişinin ve ailesinin haklarını korumak değildir. Birileri intihar
ediyorsa bu toplumsal bir yaranın varlığını gösterir. Bir yara varsa o yara enfeksiyon
kapabilir. Enfeksiyon yayılıp tüm bedeni esir alabilir. Bu yüzden intihar eden
insanların haberleri yapılmamalıdır. Yapılıyorsa bile bu haberlerde toplumsal
yaralardan bahsedilmemelidir. İnsanlar mutlu olmak zorundadırlar. Mutlu olmak
ahlâki ve toplumsal bir zorunluluktur Çin’de. Devlet halkın mutlu olması için
yapmaktadır bunca sansürü. Tıpkı özgüven yoksunu babanın kızının mutluluğu için
evi hapishaneye çevirmesi gibi. Mutsuz olmak ya da mutsuz olduğunu iddia etmek nankörlüktür, babanın gayretlerini görmezden gelmektir. Oysa kızın tek istediği, yüzyıllar önce Romen Diyojen'in Büyük İskender'den istediğiyle aynıdır: Gölge etme, başka ihsan istemem.
Bu yazıda Çin'in devlet politikası olarak uyguladığı internet sansürünü incelemeye çalıştım. Tabii ki sansür bununla kalmıyor. Kitaplar, dergiler, çeviri yayınlar tek tek gözden geçiriliyor Çin'de. Tiannanmen Katliamı'nın anlatıldığı bir tarih kitabı gümrükten geçemiyor, okullarda okutulamıyor. İçindeki karakterlerin birisi komünist parti hakkında uygun olmayan bir espri yaptı diye ya tüm roman yasaklanıyor ya da o espriler makaslanıyor (Örneğin Khalid Hüseyni'nin The Kite Runner adlı romanı. İşin tuhafı romanda kötülenen komünist parti elemanları Sovyetler Birliği'nden. Çinli bile değiller. Ayrıca aynı kitapta geçen bir erkek çocuğuna tecavüzü anlatan sahne sansürlenmiyor. Bu da ayrı bir tuhaflık.)
Bir de sansür olarak algılanılmayan ama bana göre en üst düzey sansür olarak kabul edilmesi gereken "kara hapishaneler" var. Köyündeki kasabasındaki yöneticiyi şikayet etmeye Pekin'e giden zavallı köylüleri, onlar daha Pekin'deki hükümet binasına ulaşmadan bulan, kandıran, kimsenin bilmediği bir yere götürüp aç susuz bırakan, yeri geldiğinde işkence yapan, tecavüz eden ve adamcağız / kadıncağız "Tamam, şikayet etmeyeceğim" deyince de gerisin geriye köyüne gönderen şeytansı bir tuzağa verilen ad bu. Hükümet yetkililerin bu hapishanelerin varlığını reddetse bile İnsan hakları Örgütleri, Pekin'de elliye yakın "kara hapishane" olduğunu iddia ediyorlar. Doğal olarak bu konularda yazmak ve yorum yapmak yasak. 2010 yılında mahkeme, Pekin'e şikayete gelen bir kadını kaçırıp, kara hapishane olarak kulanılan bir otelin bodrum katında tecavüz eden bir bekçiyi sekiz yıl hapse mahküm etmiş. Bu olayın haberini China Daily News zamanında yapmış ama şu anda bu habere ulaşmak olanaksız. Ağbağı var olsa da çalışmıyor. Nedenini anlamak zor değil.Büyük bir olasılıkla sansürlenmiştir.
Yukarıda bir yerde bilinçli öz-sansürden bahsetmiştim. Yayın yönetmenlerinin, gazetecilerin yazdıklarını yayınlamak için kendi eserlerini kırpmalarına bilinçli öz-sansür diyorum ben. Bundan daha tehlikelisi bilinçaltı (bilinçdışı değil) öz-sansürdür. Özellikle sanatçılarda görülür. Öyle ki yıllar süren sansür politikaları tarafından yıldırılan sanatçı bilinçaltının oyunlarına yenik düşer ve farkına bile varmadan yazdığı öyküde, yaptığı resimde, kelime kelime dokuduğu şiirde sansüre gider. Rejimi kızdıracak, başkaları tarafından kırpılacak tek bir ifade bırakmaz eserinde. Böylece sanatı sansürden kurtulmuş görünür ama aslında hiçbir zaman özgür olmadığı için hiçbir zaman sansüre de uğramamıştır. Kanadı olmayan kuşu kafese koymanın ne anllamı var? Bu nedenle günümüzde Çin'de eserler veren sanatçıların büyük bir çoğunluğu (Ai Weiwei gibi birkaç muhalif hariç) bu kanatsız kuşlar kategorisine girerler. Etraflarında kafes olmadıkları için kendilerini özgür sanmaktadırlar. Oysa kafes olmadığı halde uçamayan yine kendileridir. Maharet kafesle birlikte uçmayı becerebilmektir.
* Normalde google VPNsiz çalışıyordu ama Tiannanmen Katliamının 25. yıldönümünden birkaç hafta önce tamamıyla yasaklandı. Henüz açılmadı. Bu gidişle hiç açılmayacak gibi.
Kaynakça:
Bu yazıya ilham kaynağı olan makale "How Censorship in China Allows Government Criticism but Silences Collective Expression" aşağıdaki ağbağından okunabilir. Yazıda geçen grafiklerin hepsini bu makaleden aldım. Konuya ilgi duyanlara şiddetle tavsiye ederim. http://gking.harvard.edu/files/gking/files/censored.pdf
Wu Mao Dang'lar üzerine Wikipedia girisi: http://en.wikipedia.org/wiki/50_Cent_Party
Çin'in İngilizce yayın yapan gazetelerinden birisi olan China Daily News'te yayınlanan bir yazı. Doğal olarak Çin'de basının son derece özgür olduğunu ve var olan sansür politikalarının insanların huzuru için uygulandığını iddia ediyor. http://www.chinadaily.com.cn/opinion/2014-05/17/content_17514693.htm
Benzeri başka bir haber. http://www.chinadaily.com.cn/cndy/2014-05/17/content_17514495.htm
New York Times'da yayınlanan bir yazı: http://www.nytimes.com/2014/05/03/opinion/sunday/chinas-censored-world.html?_r=0
Khalid Hüseyni'nin The Kite Runner romanının nasıl sansürlendiğini şuradan okuyabilirsiniz. http://bruce-humes.com/archives/17
Kara Hapishaneler hakkındaki wikipedia yazısı: http://en.wikipedia.org/wiki/Black_jails
Kara Hapishaneler hakkında İnsan Hakları Gözlemcileri'nin yayınladığı 53 sayfalık rapora buradan ulaşabilirsiniz.: http://www.hrw.org/reports/2009/11/12/alleyway-hell
Bu yazıda Çin'in devlet politikası olarak uyguladığı internet sansürünü incelemeye çalıştım. Tabii ki sansür bununla kalmıyor. Kitaplar, dergiler, çeviri yayınlar tek tek gözden geçiriliyor Çin'de. Tiannanmen Katliamı'nın anlatıldığı bir tarih kitabı gümrükten geçemiyor, okullarda okutulamıyor. İçindeki karakterlerin birisi komünist parti hakkında uygun olmayan bir espri yaptı diye ya tüm roman yasaklanıyor ya da o espriler makaslanıyor (Örneğin Khalid Hüseyni'nin The Kite Runner adlı romanı. İşin tuhafı romanda kötülenen komünist parti elemanları Sovyetler Birliği'nden. Çinli bile değiller. Ayrıca aynı kitapta geçen bir erkek çocuğuna tecavüzü anlatan sahne sansürlenmiyor. Bu da ayrı bir tuhaflık.)
Bir de sansür olarak algılanılmayan ama bana göre en üst düzey sansür olarak kabul edilmesi gereken "kara hapishaneler" var. Köyündeki kasabasındaki yöneticiyi şikayet etmeye Pekin'e giden zavallı köylüleri, onlar daha Pekin'deki hükümet binasına ulaşmadan bulan, kandıran, kimsenin bilmediği bir yere götürüp aç susuz bırakan, yeri geldiğinde işkence yapan, tecavüz eden ve adamcağız / kadıncağız "Tamam, şikayet etmeyeceğim" deyince de gerisin geriye köyüne gönderen şeytansı bir tuzağa verilen ad bu. Hükümet yetkililerin bu hapishanelerin varlığını reddetse bile İnsan hakları Örgütleri, Pekin'de elliye yakın "kara hapishane" olduğunu iddia ediyorlar. Doğal olarak bu konularda yazmak ve yorum yapmak yasak. 2010 yılında mahkeme, Pekin'e şikayete gelen bir kadını kaçırıp, kara hapishane olarak kulanılan bir otelin bodrum katında tecavüz eden bir bekçiyi sekiz yıl hapse mahküm etmiş. Bu olayın haberini China Daily News zamanında yapmış ama şu anda bu habere ulaşmak olanaksız. Ağbağı var olsa da çalışmıyor. Nedenini anlamak zor değil.Büyük bir olasılıkla sansürlenmiştir.
Yukarıda bir yerde bilinçli öz-sansürden bahsetmiştim. Yayın yönetmenlerinin, gazetecilerin yazdıklarını yayınlamak için kendi eserlerini kırpmalarına bilinçli öz-sansür diyorum ben. Bundan daha tehlikelisi bilinçaltı (bilinçdışı değil) öz-sansürdür. Özellikle sanatçılarda görülür. Öyle ki yıllar süren sansür politikaları tarafından yıldırılan sanatçı bilinçaltının oyunlarına yenik düşer ve farkına bile varmadan yazdığı öyküde, yaptığı resimde, kelime kelime dokuduğu şiirde sansüre gider. Rejimi kızdıracak, başkaları tarafından kırpılacak tek bir ifade bırakmaz eserinde. Böylece sanatı sansürden kurtulmuş görünür ama aslında hiçbir zaman özgür olmadığı için hiçbir zaman sansüre de uğramamıştır. Kanadı olmayan kuşu kafese koymanın ne anllamı var? Bu nedenle günümüzde Çin'de eserler veren sanatçıların büyük bir çoğunluğu (Ai Weiwei gibi birkaç muhalif hariç) bu kanatsız kuşlar kategorisine girerler. Etraflarında kafes olmadıkları için kendilerini özgür sanmaktadırlar. Oysa kafes olmadığı halde uçamayan yine kendileridir. Maharet kafesle birlikte uçmayı becerebilmektir.
* Normalde google VPNsiz çalışıyordu ama Tiannanmen Katliamının 25. yıldönümünden birkaç hafta önce tamamıyla yasaklandı. Henüz açılmadı. Bu gidişle hiç açılmayacak gibi.
Kaynakça:
Bu yazıya ilham kaynağı olan makale "How Censorship in China Allows Government Criticism but Silences Collective Expression" aşağıdaki ağbağından okunabilir. Yazıda geçen grafiklerin hepsini bu makaleden aldım. Konuya ilgi duyanlara şiddetle tavsiye ederim. http://gking.harvard.edu/files/gking/files/censored.pdf
Wu Mao Dang'lar üzerine Wikipedia girisi: http://en.wikipedia.org/wiki/50_Cent_Party
Çin'in İngilizce yayın yapan gazetelerinden birisi olan China Daily News'te yayınlanan bir yazı. Doğal olarak Çin'de basının son derece özgür olduğunu ve var olan sansür politikalarının insanların huzuru için uygulandığını iddia ediyor. http://www.chinadaily.com.cn/opinion/2014-05/17/content_17514693.htm
Benzeri başka bir haber. http://www.chinadaily.com.cn/cndy/2014-05/17/content_17514495.htm
New York Times'da yayınlanan bir yazı: http://www.nytimes.com/2014/05/03/opinion/sunday/chinas-censored-world.html?_r=0
Khalid Hüseyni'nin The Kite Runner romanının nasıl sansürlendiğini şuradan okuyabilirsiniz. http://bruce-humes.com/archives/17
Kara Hapishaneler hakkındaki wikipedia yazısı: http://en.wikipedia.org/wiki/Black_jails
Kara Hapishaneler hakkında İnsan Hakları Gözlemcileri'nin yayınladığı 53 sayfalık rapora buradan ulaşabilirsiniz.: http://www.hrw.org/reports/2009/11/12/alleyway-hell
`youtube’ün yerine toudou` demissiniz ama youku desek daha dogru olur bence, zaten tudou ile de birlestiler bir sure once :)
YanıtlaSilDüzeltmeyi yaptım, uyarı için teşekkürler.
YanıtlaSil