Duymuşsunuzdur bu
lafı parklarda, lokantalarda, kafelerde ve insanların tanışıp kaynaştığı bilimum
mekanlarda. Sanırım, devletin şefkatli kanatlarını alabildiğine açıp aileyi
koruma altına almasıyla daha sık duyuyoruzdur bu, insanı bir anda savunmasız
bırakan, kolunu kanadını kıran, dilini boğazından aşağıya kaçıran ifadeyi.
Oturursun bir mekana özlediğin sevgilinle ya da eşinle, bir anlığına için
ısınır, tutmak istersin elini. Tam elin eline değmiştir, tam fincandaki kahve
daha leziz olmuş, tam yediğin bayat simit ıspanaklı börek tadına bürünmüş, tam
dünya aydınlanmış, tüm dert ve tasalar bir anlığına unutulmuştur ki arka
masadan herkese ve her şeye hükmetmek istediği belli olan kalın bir ses yükselir.
“Hoop, kardeşim! Aile var, aile! N’apıyonuz siz. Ayıp değil mi?” O anda eller
ayrışır, arka masada çocukları ve karısı ile oturan adama bakılır.
Yanıt versen kavga
çıkacak diye endişe edersin, yanıt vermezsen ezilen olursun, sevgilinin gözünde
hiç olursun, demokratik laik ülkende toplum düzenini bozan serseri tinerci
olursun, ahlaksız olursun ahlakı hep malum yerde arayanların ayıpçı gözlerinde.
Devletin çizdiği dindar genç profiline uymayan ayrıkotu olursun, susarsın. Öyle
arâfta kalırsın bir süre, kavga etmeyi gereksiz gören ama yapılanı da gururuna
yediremeyen bir genç olarak. O gurur ki seni sen yapar, insanlığının onurunu
korur, sadece senin değil tüm insanların onurlarına müdahil olmana vesile olur
yeri geldiğinde. Yemeğini bitirip çıkarsın mekandan, unutursun olayı, taa ki
benzeri bir olay arkadaşlarınla beraber gittiğin piknikte bir kutu bira içmek
isterken ya da parkta buluştuğun sevgilini öpmek isterken tekrar karşına çıkana
dek. Behzat Ç 62. bölümünde “Aile Var sahnesi”yle çok güzel parmak basmış bu soruna.
O aile her
yerdedir. Kocaman bir gözdür; seni, beni izleyen. Bütün bir toplum olarak aile
denen kurumun bekçisiyizdir, o da bizim bekçimizdir. Çocuklarının ve eşlerinin
yanlarında sigara içip, tüm aileyi zehirleyen babalara sökmez “aile var”
tehditi. Lokantalarda ve kafelerde abuk subuk şiddet içeren filmleri izlerken
de yoktur aile etrafta. Peki ya ağza alınmayacak küfürleri sağa sola savuran
anne ve babalar, abiler ablalar, çocuklarının yanında karılarını döven kocalar,
on üç yaşındaki kızlarını kocaya satanlara ses çıkarmayan analar! Onların
yanlarında yetişen, öğrenen, öğrendiğini uygulayan çocuklar parçası değil midir
ailenin? Yoktur orada çünkü aile kendisini en çok kendisinden koruması
gerektiği halde bunu beceremez, tüm koruganlığını dışarıya savurur. Güçlüdür,
onurludur, muhafazakardır!
Ama senin parkta
açtığın, açacağın bir kutu bira aynı aile kurumunun köküne dinamit koyar,
sevgilinle elele yürümen kimi kentlerin emniyet müdürlerinin kanlarını
dondurur, sayfalarında bikini sezonunu açan ünlüyü ifşa eden sözde haber
kanalları bu emniyet müdürünü haklı görüp, “İşte o parktan görüntüler!” diyerek, elele tutuşmuş, başını
sevdiğinin dizine koymuş aşıkların resimlerini yayınlar; sanki dünyanın en
ayıp, en ahlaksız, en tiksindirici resimlerini bize sunuyorlarmış gibi. Pazar
akşamları saat 10’da oynanan dizide edilen sansürlenmiş küfürler siyasetçileri
harekete geçirir, gereksiz atışmalara neden olur. Bu polis Türk polisini temsil
etmiyor diye yaygara çıkarırlar. Sanki her filmdeki her meslek sahibi mesleğinin temsilciliğini yapmak zorundaymış gibi. Öyle olsaydı
film olmazdı zaten! Kurgu olmazdı, sanat olmazdı. Kimse sormaz ama, o saatte
çocuğun neden hâlâ ayakta olduğunu, neden televizyon izlediğini, neden
evebeynlerinin çocuğun eğitimiyle ilgilenmediğini.
Bizde bir aile
vardır ve gerisi yoktur. Aile varsa, dil tutulur çünkü hepimiz bir ailenin
ürünüyüzdür, hepimizin anaya babaya hürmeti vardır, hepimizin çocuklara karşı
hissettiği derinden sorumluluklar vardır. Fakat, aile var diye insanların her
türlü özgürlüğü kısıtlanacaksa burada aile kavramının yeniden tanımlanması
gerekir. Bireyi feda eden toplumların sonlarının pek de iyi olmadığı gerçeğinin
en büyük şahidi tarihtir. Yaratıcılık bireye aittir ve birey ancak özgür olduğu
zaman üretebilir daha önce üretilmemiş olanı.
Geçen yazıda “Fe
Eyne Tezhebun” diye sormuştum. Gazetelerde okuduğum olaylar, her gün bir yenisi
eklenen şiddet ve namus taşkınlıkları, muhafazakar kesimin çılgınca kutladığı
her bir kısıtlayıcı yasa nereye gittiğimizi açık açık gösteriyor artık. Bireyden
uzaklaşıp, toplumun idare ettiği zombilere dönüşüyoruz.
Keşke bundan
sonra “Hoop kardeşim aile var” diye çıkışanlara “Ne var kardeşim burada da
birey var, özgürlük var, ben varım.” diyebilsek. Keşke...
Paylaşımlarınızdaki yaklaşımlar çok hoş . Hurdacılar olarak teşekkür eder ve paylaşımlarınızın devamını bekleriz .
YanıtlaSil