Yukarıda yazdıklarımı neden bu kadar detayına
girerek, bir de senden öğrendiğim basmakalıp tekniklerle niçin bu derece dramatize
ederek anlattığımı ben de bilmiyorum. Tamamlamak için aylardır bir taraflarımı
yırttığım -Ne kadar zormuş yazmak!- bu metne faydadan çok zararı mı olacak
acaba, en başta senin olmak üzere diğer tüm okurların içini mi şişirmiş oldum bu
lüzumsuz tali yollara sapmakla? Aramızda bir nebze mütekabiliyet ya da eşitlik
olsun diye anlattım sanırım. İçimdeki susmak bilmeyen adalet duygusunun galip
gelişi, beni ve planlarımı alaşağı edişi de denilebilir. Bu vakte kadar benim
gözümden kendini dinledin, şimdi biraz da benim gözümden beni dinle diye
aklımdan geçirmiş olabilirim. Öyle ya, sen böyle evliliğin getirdiği düzenli
hayatın renkli nimetlerinden, hiç beklemediği bir anda cennet bahçesine düşmüş
bir şapşal gibi nemalanırken; benim hayatımda da tam tersi yönde olayların
gerçekleşmiş olduğunu, sen çıkıyorken benim indiğimi, Fizik biliminin tartışma
götürmez bir kanununu bir kere daha gözlemle tasdik ediyor oluşumuzu bilmek
istersin diye düşünmüş de olabilirim. Ne de olsa hiçbir zaman yüz yüze buluşmayacağız
değil mi? Bir masanın iki tarafına karşılıklı oturup senin en sevdiğin Hakka
usulü doujiaoqiezi[1] yemeyeceğiz ya da Barfly’da kirli bir sarı
ışığın altında, karşılıklı bira içip amatör gitarcıların gece yarısına doğru
yayılan melankolik melodilerini dinlemeyeceğiz. Adımı bile öğrenemeyeceksin, yukarıda
verdiğim bilgilerin doğruluğunu kabul etsen ve üniversite kayıtlarını didik
didik etsen bile beni bulman, benimle bir araya gelmen, benden hesap sorman
imkânsız. Bu metinde duygular ve olaylar gerçek, kişiler ve kurumlar kurmaca. Buna
anlatıcı da dahil. Dikkat ettiysen yazdığım şeye öykü ya da mektup diyemiyorum
artık, metin diyorum. Anı desek daha mı iyi olur acaba? İyi ama kimin anıları
bunlar? Adı bile bilinmeyen, varlığı kuşku götüren, takip ettiği adama
sırılsıklam tutulan Çinli bir ajanın mı? Bu satırları müstehzi bakışlarınla
okuduğunu ve sol elini, yol verdiğin bir yayaya sallıyormuşsun gibi sallayarak “Bunlar
teknik detaylar kuzum, geçelim bu lafazanlıkları.” dediğini duyuyor gibiyim, “Sadede
gel, hikâyeye dön, okuru sıkma kendi küçük hayatının küçük sorunlarıyla. Kime
ne senin aşk meşk dalgalarından.”
Bölümlerin tamamı ileride yayınlanacak kitapta yer alacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder