Bu Blogda Ara

30 Ocak 2018

B5. Piyano



Saydam tavanın üzerinde, buharlaşmış yağmur sularından geride kalmış, içine hapsettiği güneşi sıkıştırdıkça aşağıya doğru renkli tayflar salan dev lekeler var. Kafasını yukarı çevirip bakanların ilk görüşte ne olduklarını anlayamadığı, yeşil sularda sinsi sinsi gezinen denizanalarına benzettiği; ortası boz, kenarları bulanık görüntüler bunlar. Bu lekelerin ortasındaki koyu öbekler boncuk boncuk gölgeler halinde siyah beyaz tuşlarımın üzerine düşünce içim kıpır kıpır oluyor, birazdan güzel bir şeylerin gerçekleşeceğine dair mesnetsiz bir umut beliriyor on yıllardır esaslı bir müzik çalmamış gergin tellerimde. Sevgilisini her düşündüğünde dudaklarının kaşındığını hisseden genç bir âşıktan pek farklı değilim aslında. Yeni silindiğim, sağımın solumun sabunlu bezlerle baştan aşağıya ovulduğu, kimi yerlerimin özenle parlatıldığı, kimi yerlerimin de ince işçilikle tamir edildiği ilk bakışta belli oluyordur herhalde. Rutubetten dolayı vakti gelmiş yaranın kabuğu gibi kalkan cilalı boyalarımın, acemi bir ustanın kirli tırnaklarıyla söküldükten sonra mükerrer fırça darbeleriyle kapatıldığını da anlar, ömründe üç beş piyano görmüş herhangi bir acemi.  Hatta asansöre sığmayan gövdem merdivenlerin basamaklarına çarpa çarpa ikinci kata çıkarıldığı için bacaklarımdaki tekinsizlikten pekâlâ belli olur genç ve heyecanlı değil de yaşlı ve yorgun olduğum.

Beni burada daha ne kadar tutacaklar bilemiyorum. Geçen haftaya kadar bir yılımı dolduracağıma dair ciddi kuşkularım vardı. Gerçi yine var, üç beş heveskâr yüzünden katlanırlar mı benim varlığıma? Ya gerisin geriye gönderecekler beni ya da masraftan kaçınmak için bir hurdacı çağırıp parçalatacaklar. Bir piyano olarak girdiğim kapıdan kırık dökük tahta parçaları ve kopuk çelik teller olarak ayrılacağım. Siyah beyaz tuşlarım ele verecek beni, “Bu bir piyanoymuş, işe yaramadığı için parçalamışlar.” dedirtecek yoldan geçenlere. Belki de insaflı davranıp, birinci kata indirecekler beni ve daha az dikkat çekeceğim, kimsenin görmeyeceği bir köşede, büyüyen çocukla birlikte büyüyemediği için cezalandırılmış bir oyuncak gibi yalnızlığa terk edileceğim. Hoş, sanki şimdi çok yalnız değilim! Kalabalıklar içinde boynum bükük, sesim kesik, insanların görmediği ama çarpmamak için özen gösterdiği siyah bir muammayım istasyonun ortasında.

DEVAMI YAYIMLANACAK KİTAPTA... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder