Bugün 1 Ocak
2014. Yeni bir yılın ilk günü. Neredeyse bir aydır ciddi bir şeyler yazmadım.
Bunu bilerek ve isteyerek yaptığımı söyleyebilirim. Bazen durup, dinlenmek ve
olan biteni sessizce izlemek güzel oluyor. Aralık ayı boyunca bol bol okudum,
iki roman bir de deneme kitabı bitirdim. Bunun yanında hem yaşadığım kent olan
Çanco’da gezdim hem de civardaki kentlerin bazılarına (Yixing, Chengdu,
Nanjing) gittim. Elimden geldiğince yazmamaya, not almamaya, kendi kendime
konuşmamaya özen gösterdim. Balık tutmaya gidip, sadece balık tutan birisi
olmak istedim. Dinlenmek, yazmaya ara vermek önemlidir bir yazar için. Kendi
varlığının farkına varır, kendisini zorlayan iç dinamikleri daha net görmeye
başlar. Bir süreliğine sıradan olmak, gözlemleyen değil de gözlemlenen –kimin
gözlemlediğini bilmeden- olmak, şatafatlı laflardan uzak durmak, doğruya doğru
eğriye eğri deyip sözü orada kesmek; insanı insana yaklaştıran bir eylem. En azından ben öyle hissettim.
Şu bir gerçek
ki yazar olmak demek hassas olmak demektir. Hassas olmak da çabuk sinirlenmek,
çabuk tepki vermek ve çabuk yargılamak anlamına geliyor. Bir çeşit çivili yatakta
yatmaktır yazmak. Toplumdaki adaletsizlikleri, yolsuzlukları, türlü türlü
haksızlıkları görüp de yazmayan, bu konuda tepkisini vermeyen bir sanatçının varlığının
da bir gerekçesi kalmamıştır. Yalnız, sürekli
düşünen bir zihin mutlu olamıyor bir süre sonra, mutlu olmayı gereksiz görmeye
ya da mutluluğu basit insanlara has bir lüks olarak tasavvur etmeye başlıyor. Tehlike
de bu noktada başlıyor. İnsanın “Ben mutluluğumu şu ve bu nedenlerden ötürü
feda ediyorum.” dediği an insanın bencilliğinin ve kendini beğenmişliğinin
başladığı andır. Daha doğrusu “Ben ancak bu şekilde mutlu olabiliyorum ve
yaptığım fedakârlıkların arkasında kendimi tatmin etme duygusu vardır.” demek olmalıdır.
Biraz fazlasıyla materyalist görünen bu yaklaşıma her geçen gün biraz daha alışıyorum.
Zamanı gelince
bu konuyu açacağım ama bugün, yeni yıldan ve bu yıl için verdiğim kararlardan
söz edeyim. 2014 yılı için beş önemli karar aldım yılbaşı akşamı ve eğer bu beş
kararı uygulayabilirsem 2014 benim için başarılı bir yıl olacak. Bu beş karar
şunlar:
1.
Facebook’tan ve diğer sosyal
medya ortamlarından uzak durmak: Hiçbir sosyal medya hesabımı kapatmıyorum.
Sadece kendimi uzak tutacağım. Haftada bir, mümkünse ayda bir gireceğim. Bana
ulaşmak isteyen zaten elmek hesabımdan bana ulaşır. Facebook cidden hem insanın
vaktini çalan hem de insanı mutsuz eden bir araç haline geliyor, özellikle
benim gibi yeni yerleştiği kentlerde yeni arkadaşlar edinme konusunda sıkıntı
yaşayan insanlar için. İnsan yaşadığı hayatı değil de geride bıraktığı hayatı
solukluyor facebook sayesinde. Mutsuzluğun kaynağı, kulağa çelişkili gelse de,
herkesin facebook’ta en mutlu anlarını paylaşmasıdır. Kimse mutsuzluğunu
paylaşmıyor ama derinde bir yerlerde hepimiz bin bir türlü sorunun içinde
boğuşuyoruz her gün. Kafamızda fırtınalarla gezinirken ekranda herkesi mutlu
görmek bir süre sonra insana yaşadığı hayatın değersizliğine inandırıyor. “Bak,
millet neler yapıyor. Bir de senin yaşadığın hayata bak!” diyorsun içinden.
Oysa bilmiyorsun ki senin yaşadıklarına imrenen yüzlerce arkadaşın var ve orada
var olan herkesin sorunu aynen bu. Dertlerden arındırılmış bir hayatı,
filtrelerden geçirilmiş bir yaşam tarzını sunmak, buna alışmak ve başkalarını
buna alıştırmak. Daha önce birkaç defa bıraktım facebook’u ama dayanamayıp
tekrar döndüm. Bu sefer –buraya da yazıyorum- ciddi olarak mücadele edeceğim.
Hayatımda ciddi bir değişiklik olmadığı sürece, facebook’a girip bir şeyler
yüklemeyeceğim. Birileri duvarıma bir şeyler koyarsa da haberim olmayacak. Bu
da ayrı bir güzellik…
2.
Bir istatistik yazılımı olan R’ı
öğrenmek ve var olan bilgilerimi geliştirmek: Öğretmenliğin kötü yönlerinden
birisi, kendini yetiştirmesi için insana yeteri kadar motivasyon sağlamaması.
Bir matematik öğretmeni, üniversiteden mezun olduktan sonra tek bir matematik kitabının
kapağını açmadan, yıllarca ders anlatabilir. Zaten üniversitede öğrendikleri
ona fazlasıyla yetecektir. Hiç öyle kasmasına, kendisini zorlamasına gerek
yoktur. Ben üniversitede okurken SPSS
öğrenmiştik. Yalnız SPSS ücretli bir yazılım. Ayrıca sınırlı bir kullanım alanı
var. R çok daha güçlü ve çok daha geniş alanlara hâkimiyet sağlayabilen bir
yazılım. Bunun yanında R’ın kendine ait bir dili olduğu için bana daha çekici
geliyor. Sonuçta matematik de bir çeşit yapay dil değil mi? Yazılımı hem
okuldaki bilgisayarıma hem de evdeki bilgisayarıma indirdim. İnternetten birkaç
tane R kitabı buldum. Onları da kaydettim. Bugün ilk dersimi yaptım. Hedef
dönem sonuna kadar “Data Mining” konusunda ciddi bir yol kat edebilmek.
3.
Haftada en az yirmi km koşmak:
Bu çok da zor bir hedef değil. Tek sorun sakatlıklar ve hastalıklar. Örneğin,
iki haftadır bel ağrısı çekiyorum. Bilgisayar başında uzun saatler geçirmekten
ve masada yanlış oturmaktan kaynaklanan bel ve boyun fıtığı sorunum var. Boyun
fıtığı bazen sol koluma vuruyor, uyuşuyor omuzumdan aşağısı. Bel fıtığı çok
daha kötü! İnsanı bir anda yetmiş yaşına gönderiyor. Ne uzun süre
oturabiliyorum ne de uzun süre ayakta durabiliyorum. En rahat ettiğim pozisyon
sırt üstü, sert bir zeminde uzanmak. Geçen televizyonda bir Çin ürünü gördüm,
fıtıktan mustarip olanlar için. Bir çeşit masaj aleti sanırım. Otururken sırtına ve beline koyuyorsun,
sürekli masaj yaparak omuriliğe baskı yapan diskleri yerine itiyor. Haftaya
bizim yardımcı kıza sorup, aldırtacağım. Belki faydası olur. Faydası olmazsa da
zararı olmaz herhalde. Zaten işin tek çaresi ameliyat ama o bile tam çare
değil.
4.
Günde en az beş yüz kelime
yazmak: Hedeflerin içinde en zor olanı bu. Hayatım boyunca beni en çok rahatsız
eden, beni en çok ümitsizliğe sürükleyen şey tembelliğim olmuştur. İşleri erteleme
huyum, çabucak dikkatimin dağılması, hem fiziksel hem de zihinsel olarak
düzensiz birisi oluşum. 2014 yılında bunu aşmaya çalışacağım. Her gün en az –ortalama
beş yüz değil- beş yüz kelime yazacağım. Saçmalasam da yazacağım, sırf
parmaklarım alışkanlığı unutmasın diye. Konu bulmakta zorlanacağımı sanmıyorum. Önemli
olan kendimi zorlayıp, dünyayla ilişkimi kesip, yazmaya ama sadece yazmaya
vakit ayırabilmek. Zaten ben dünyayla olan bağlarımı kesince kelimeler başımdan
aşağıya akmaya başlıyorlar. Önemli olan o bağları kesmek.
5.
Çincemi sokakta rahat
konuşabilecek kadar ilerletmek: Bu sonuncu hedef belki de içlerindeki en kolay
olanı. Biraz konuşmaya başladım. Bakkalda, manavda ufak tefek şeyleri Çince
ifade edebiliyorum artık. Birkaç ay sonra çok daha akıcı olabileceğimi
düşünüyorum. Çin’de yaşayıp da Çince öğrenememenin bahanesi olamaz zaten.
İşte böyle.
Yeni yıla beş yeni hedefle girmiş oldum. Belimin ağrısı biraz geçti bu aralar.
Eğer tamamıyla iyileşirsem Cuma günü beş km koşarım. Sonrasında da bir
çeteleyle haftalık mesafeleri kaydetmeye başlarım. Yazmak için bir çeteleye
gerek yok. Zaten yazdıkça sayfaya koyacağım. Günde en az beş yüz kelime
yazarsam her iki-üç günde bir sayfaya yeni bir yazı ekleyeceğim demektir. Beş
hedefin içinde ikinci en zor olanı facebooktan uzak durmak. Bir çeşit
bağımlılık bu ve tüm diğer bağımlılıklar gibi insanı zayıflatıyor. Maalesef
bunu denetlemenin bir yöntemi yok. Bilgisayara engelleyici program falan
yükleyebilirim ama o zaman da kendimi kandırmış oluyorum. Şöyle birkaç hafta
hiç girmesem, unutacağım gibi ama bakalım…
2014 benim
için yeni bir yıl olacaksa bu beş hedefle olacak. Yeni yılda da eski yılda
olduğu gibi tembelliklerimi ve üşengeçliklerimi devam ettireceksem, yeni yıla
yeni demenin pek bir anlamı olmuyor. Başlarda bir yerlerde balığa sırf balık
tutmak için giden adamdan bahsetmiştim. Artık balıktan başka şeyleri de
beklemenin zamanı geldi basit bir balığa çıkma ritüelinden. Hadi rastgele…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder