Bu Blogda Ara

20 Temmuz 2010

Bakandan Zaytung'a Ayakkabılı Uyarı / Öykü

BAKAN’DAN ZAYTUNG’A AYAKKABILI UYARI

Basından sorumlu devlet bakanı Üzeyir Akalın, bu sabah gazetecilerle yaptığı haftalık sansür toplantısında, Zaytung’da yayınlanan bazı haberlerden dolayı sayfanın genel yayın yönetmenine yasal uyarı gönderdiklerini belirtti. Toplantıya sürpriz bir şekilde Üsküdar Büyük Birader Camisi imamını da davet eden bakan Akalın, Zaytung’da yayınlanan ama çok güzel kurgulandıkları için gerçek haberlerden ayırt edilemeyen bir takım yazıların halkı galeyana getirebilecekleri, yaşlıları umutsuzluğa sürükleyebilecekleri ve gençleri suç işlemeye teşvik edebilecekleri için böyle bir uyarıyı yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Bakanın konuşması sırasında yanında oturan güneş gözlüklü, polis uniformalı imamla birkaç defa fısıldaşarak görüş alışverişinde bulunması ise gazetecilerin gözlerinden kaçmadı.

Konuşmasında örneklere de yer veren bakan, özellikle '2 Yaşındaki Futbolcu Bebek' haberinin oğulları on sekiz yaşına gelmiş ama bir türlü amatör takımlara bile seçilememiş pek çok hayalperest babayı üzdüğünü belirtti. Bunun yanında Afrika’nın kuş uçmaz kervan geçmez bir ülkesine gönderilip, orada unutulan ve Türkiye’ye geri gelebilmek için 'Ermeni soykırımı olmuştur.' deyip, sırf bunun yüzünden hatırlanıp, Ankara’ya hesap vermesi için çağrılan büyükelçi haberinin, devletin üst kademesinde hareketlenmelere yol açtığını ve hatta bu haber yüzünden başbakanın eşinin, MÜSİAD’lı ev hanımlarıyla yapacağı altın gününü iptal etmek zorunda kaldığını söyledi.

Sansürsüzlük Özlemi gazetesinde çalışan iki gazetecinin zaman zaman şiddetini arttıran yuhalamaları ve ıslıklarıyla bölünen konuşmasında bakan, ayrıca, gerçek ve kurguyu ayırt etmeleri için her haberde ufak tefek aksaklıklar olması gerektiğini, aksi durumda haberin içinde tutarsızlık bulamayan okuyucuların, okudukları her şeye inandıklarını ve bunun da önce 'uygar tartışmalara' ardından da kaçınılmaz olarak 'aile içi şiddete' yol açtığını ifade etti. Sonrasında bakan şunları söyledi: "Kurgu ile gerçeğin birbirine teğet geçtiği yerlerde Zaytung yazarlarının abartmaları gerekir. Öyle abartacaklar ki haber vıcık vıcık olacak, neresinden tutsan elinde kalacak. Mesela Ay’da petrol bulundu haberinin sonuna, okuyucuları gereksiz aya gitme fantezilerinden uzak tutmak için BP’nin ayı satın aldığı ifadesi eklenirse çok güzel olur. Hem böylece insanlar artık BP’nin dünyayı kirletemeyeceğine inanırlar ve hayata daha bir umutla bağlanırlar."

Bakan konuşmasını bitirdikten sonra, gazetecilere girişte ellerine tutuşturulan kağıttaki soruları sırayla sormaları için kısa bir süre verildi. Ancak asıl olaylar bu noktadan sonra başladı . Bakandan söz alıp, çalıştığı gazetenin haklarını savunmak isteyen Zaytung muhabiri Ali Başeğmez’in önündeki dev mikrofon, konuşmaya başlar başlamaz, kimliği belirsiz kişilerce çalındı. Ardından 'bağırarak da olsa basın özgürlüğünü savunmalıyım' diyerek devam etmek isteyen Başeğmez, salondaki güvenlik görevlileri tarafından uyarıldı. Susmayan, bağırmaya devam eden, Zaytung’a yapılan uyarının saçmalığını, halkı aptal yerine koymanın gereksizliğini, sansürlere dur demenin zamanının geldiğini bakanın yüzüne haykıran Başeğmez, bakan beyin fırlattığı ayakkabıdan kıl payı kurtulmayı başardıysa da bu çevik manevranın hemen ardından salona doluşan motorsikletli polislerden kaçamadı.

Başeğmez’in ağzına beyaz bir çaput tıkayıp, elini kolunu domuz bağıyla düğümleyen polisler, yüksek orantılı güçle etkisiz hale getirilen gazeteciyi karga tulumba dışarı attılar. Salona geri geldiklerinde ise, bakan Akalın’a ait olduğunu sandıkları siyah ayakkabıyı, kısa süreli bir soruşturmadan sonra gerçek sahibi olan imam beye, saygıda en ufak bir kusur etmeden geri verdiler.

Bu olaylardan birkaç saat sonra kaldırıldığı hastanede bir basın toplantısı düzenleyen Zaytung muhabiri Başeğmez, bu sabah olanların, sırf okuyucular içeriğinden dolayı kuşkuya düşmesinler diye Zaytung’da yayınlanmayacağını, bu yüzden yürekli gazetecilerin ellerini vicdanlarına koyup, sabah cereyan eden olayları çalıştıkları yayın organlarının manşetlerinden vermeleri gerektiğini ifade etti. Zaman zaman sesinin çatallaştığı, sinirden elinin ayağının titrediği gözlemlenen Başeğmez, akşama doğru taburcu edileceğini ve iki gün evinde dinlendikten sonra işinin başına, yani haksızlıklarla ve adaletsizliklerle savaşmaya; yalan da olsa mutlu eden, güldürürken eleştiren, eleştirirken haksızlığı yapanın yüzüne şamar olup patlayan ve mazlumun ahını zalimin tepesinde dolaşan karabasan haline dönüştüren, birbirinden etkili haberler üretmeye, kaldığı yerden devam edeceğini belirtti.

Haber: 'Sansürsüzlük Özlemi' muhabiri Umut Yok.


• Bu, haber biçiminde yazılmış bir öyküdür. Haber değildir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder