Bu Blogda Ara

29 Ocak 2015

EĞİTİMDE TARTIŞMA YARATACAK KARAR: ÖĞRETMENLERE REKLAM ALMA İZNİ ÇIKTI.


2012 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı Halil İbrahim Yavaş tarafından çıkarılan ve öğretmenlerin ders sonlarında öğrencilerinden bahşiş almalarına izin veren yasa öğretmenler tarafından karışık tepkilerle karşılanmış, kimi siyasetçilerin ve ekonomistlerin olumlu yaklaşımlarına rağmen, eğitim camiasında ciddi tartışmalara yol açmıştı. Milli Eğitim Bakanı Irmaklı, dün gerçekleşen şûradan hemen sonra yapılan basın toplantısında; hükümetin, eğitimde yenilik politikalarının bir adım daha ileriye götürdüğünü ve bundan sonra öğretmenlerin derslerde kullandıkları her türlü eğitim öğretim malzemesi üzerine reklam alabileceklerini açıkladı.
 
Basın açıklamasından hemen sonra uğradığımız bir okuldaki öğretmeni, bir yıllık reklam gelirlerini hesaplarken bulduk. 
Basın toplantısında konuşan, çiçeği burnunda Eğitim bakanı Faruk Doğan Irmaklı; Eylül 2015’te başlayacak olan eğitim öğretim yılı için uzun süre tartışılacak yeniliklerin müjdesini verdi. Arapçanın liselerde, Osmanlıcanın ortaokullarda zorunlu ders olacağı, fizik derslerinin seçmeli hale getirileceği, matematik derslerinin haftada altı saatten haftada üç saate indirileceği, açığa çıkacak üç saatlik dersin de İslam Tarihi dersleriyle doldurulacağına değinen bakan; konuşmasının sonlarına doğru uzun süredir kulislerde gezinen ve dedikodusuyla bile pek çok insanı rahatsız eden  reklam konusuna değindi. Beklenenden uzun süren basın toplantısında bakan Irmaklı özetle şunları söyledi:

Değerli  basın mensupları, çalışma arkadaşlarım, sayın eğitimciler;

Çok iyi biliyorsunuz ki ben üç yıl Ekonomi Bakanı olarak halkımıza ve hükümetimize hizmet verdim. Şimdi de yeni görevimde farklı ufuklar açmak, gidilmemiş yolları denemek için takım arkadaşlarımla birlikte kolları sıvadım, olmaz olmaz deyip imkansızın peşine düştüm. Gerek Ekonomi Bakanıyken, gerek daha öncesinde Güreş Federasyonu Başkanıyken; kendime hep şu soruyu sordum: Bizim halkımız neden bu kadar meraklı milyarlarca dolarlık reklam gelirlerini facebook gibi, youtube gibi yabancı firmalara yedirmeye? O firmalar bizim hükümetimize tek kuruş vergi vermezken, kazandıkları tüm parayı alıp kendi ülkelerine götürürken; neden benim halkımın cebindeki para eksilsin?
 
Aynı okulda bir başka öğretmen, bakanlığın bu düşüncesinin ne kadar saçma olduğunu öğrencilerine anlatmakla meşguldü.
Bu yüzden hem İletişim ve Teknoloji Bakanlığıyla hem de Maliye Bakanlığıyla ortak bir  çalışma yürütüyoruz. Birkaç aya kadar, Türk örf ve adetlerine uygun senboru.com, cikcikmuhabbet.com ve kitab-ulsuret.com gibi sayfaları halkımızın kullanımına sunacağız. Bize özgürlük düşmanı, baskıcı, yobaz diyenlerin beklediği gibi ne facebook’u ne youtube’u kapatacağız. Yalnız, şunu unutmamalıyız ki Türkiye bir hukuk bir devletidir ve hukuk devleti olmanın gereğince kendi yasalarına aykırı bir olayla karşılaştığında gerekli önlemi alacaktır. Yabancı sosyal paylaşım siteleri eğer devlet sırlarımızı ortaya saçar, devlet büyüklerimiz hakkında yapılan hakaret içerikli resimleri, videoları ve yorumları silmezlerse; biz de gereğini hükümet olarak yapacağız.

Bunun yanında reklam gelirlerinden daha geniş bir payın ülkemizde kalması için öğretmenlerimize bahşişin yanında bundan sonra reklam da alabileceklerini müjdeliyoruz. Sistem nasıl mı işleyecek? Bakınız anlatayım. Her öğretmen öğrencilerine sınav ve ödev kağıdı verir, derste göstermek için sunumlar hazırlar, videolar çeker, resimlerden albümler yapar. Öğrenciler, öğrenmenin bir parçası olduğu için derslerde bu sunumlara bakar, sınavlara girer, eve gidince ertesi güne yetişmesi gereken ödevi yapar. Ülkemizdeki milyonlarca öğrenciyi düşünürseniz, öğrencilere verilen kağıtların ve sanal dosyaların milyarlarca sayfaya ulaştığını tahmin edebilirsiniz. Her gün yüz milyonlarca sınav ya da ödev kağıdı öğrencilerin ellerinde geziniyor, her gün milyonlarca resim ve video öğrenciler tarafından izleniyor. Bir öğrenci elindeki kağıda en çok sınav ya da ödev sırasında bakar. İşte biz bu dikkatin, bu yoğunluğun, bu eşsiz anın peşindeyiz.
 
Sınav sorularına yoğunlaşmış öğrenciler. Artık bu stresli anların yerini reklam izleyen seyircinin mutlu yüzü alacak. 
Reklam dediğimiz mucize de bu milyarlarca izlenimi değerlendirmek için var. Örneğin; bir öğretmen bir gün önce yemeğe koyduğu salçayı çok beğendi ve bu salçanın etrafındaki insanlar tarafından da beğenilebileceğini düşündü. Bu öğretmen arkadaş, hemen salça firmasını arıyor ve kendisinin Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen olduğunu, mümkünse salçanın reklamlarını bir yıl boyunca öğrencilere vereceği sınav, ödev, proje, ders notu gibi bilimum metinde yapabileceğini söylüyor. Firma da duruma sıcak bakarsa, hem bir yıllık kağıt, fotokopi ve mürekkep masrafını üstleniyor hem de öğrencilere verilecek metinlerin uygun bir yerine kendi reklamını koyuyor. Böylece hem bakanlığımız kağıt ve mürekkep gibi iki büyük masraf kaleminden kurtuluyor hem de öğretmenimiz maaşına ilaveten ek bir reklam geliri elde etmiş oluyor. Firma doğal olarak yapmış olduğu reklamın işe yarayıp yaramadığını ölçmek için okulda ve okul civarındaki marketlerde pazarlama araştırması yapma hakkına sahip olacaktır ama bakanlık olarak bu tür çalışmaların yılda iki seferden fazla olmamasına karar verdik. Eğitimin sekteye uğramaksızın yapılması öncelikli hedefimizdir.
 
Çağdaş Eğitimciler Derneği Başkanı Doğan Erdem Çaybaşı bakanlığın çıkarmak istediği yeni yasanın, neo-liberal icraatlarla zamanında İngiltere'deki işçi sınıfının nefretini kazanan Thatcher'ı bile mezarında kahkaya boğacağını iddia etti. 
Hükümet olarak reklamların niteliği üzerine tabii ki çok düşündük. Öyle her ürünün reklamı yapılamayacak ama bisikletten tutun cep telefonuna kadar pek çok ürün gönül rahatlığıyla Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullardaki öğretmenlerle iletişime geçip, reklamlarını vermeye başlayabilirler. Bunun yanında gençleri kötü alışkanlıklarla buluşturacak ürünlerin reklamları kesinlikle engellenecek. Örneğin, bastığı kitaplarla dinsizliği yaymaya çalışan yayınevleri, batının ahlaksızlığını ülkemizde yeşertmeye çalışan kitapevleri, hiç boşuna uğraşmasınlar. Biz bu yola millet için çıktık ve ancak millete hizmet etmek için varız. Kimseden bir korkumuz yok. Amacımız milletimizin kazanmasını sağlamak, ülkemizin büyük zorluklarla kazandığı paranın haybeye yurt dışına çıkmasını engellemek ve bir yandan da çok sevgili öğretmenlerimizin ceplerine üç beş lira fazladan eklemek. 
Adının açıklanmasını istemeyen bir bakanlık yetkilisi, bu yasanın birkaç yıl içinde özel okul öğretmenlerini de kapsayacak şekilde genişletileceğini söyledi. 
Ayrıca söylemeden geçmeyeyim. Öğretmen isterse reklamcılığın farklı yöntemlerinden yararlanabilecek. Örneğin; dersinde ürün yerleştirme metoduyla reklam verebilecek. Aynı örnek üzerinden devam edersem; eğer öğretmenimiz Fizik öğretiyorsa X markalı salçayı yuvarlayacak ve hızını hesaplatacak. Sonra sınıfça salçayı yeyip, içi boş kutuyu yuvarlayacak. Aradaki farkı konuşacak, fizik yardımıyla açıklayacak. Öğretmen geometri öğretiyorsa X marka salçanın farklı boyutlardaki kutularını alacak ve sınıfa getirecek. Hangi boyutun hacminin dış yüzey alanına oranın en fazla olduğunu öğrencilere hesaplattıracak. Öğretmen yaratıcılığını konuşturma konusunda özgür olacak; ürün daha fazla sattığı ve firmayla anlaşması sürdüğü müddetçe işine devam edebilecek. 

Uluslararası Ürün Yerleştirme Sempozyumu organizatörü Mehmet Yılmazhan, başvuran ilk yüz öğretmene sempozyumlara ücretsiz katılma izni verileceği müjdesi verdi. 
Yeni yasa bununla kalmıyor. Az önce verdiğim örneğe dönersek; diyelim öğretmen arkadaşımız bir yıl boyunca beğendiği salçanın reklamını yaptı ve bir nebze para kazandı. Daha fazla kazanmak isterse, öğretmen arkadaş bu salça firmasının sponsorluğu altında çalışmaya başlayabilecek. Çalıştığı okulda; salça üzerine etkinlikler düzenleyecek; salçanın tarihi ve felsefesi üzerine konferanslar tertip edecek, hatta gerekirse örf ve adetlerimizin makul gördüğü sınırlar içerisinde okulda salça güzeli seçecek. İsterse bu etkinlikleri civardaki okullara yayacak, binlerce öğrenciye ve öğretmene sevdiği salça markasını tanıtacak.

Yasa doğal olarak öğretmenin bu işlerden kazanacağı paranın vergilendirileceğini söylüyor. Sadece öğretmen değil, devlet ve halk da kazanacak yani. Bakanlığımız üç yıl önce çıkardığı bahşiş yasasından sonra, reklam yasasıyla öğretmen maaşlarının ağır yükünden kurtulma yolunda önemli bir adım daha atmıştır. Vatanımıza milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.

Şimdilik bu kadar. Sorularınızı yarın yapılacak bakanlar kurulu toplantısından sonra yapacağımız basın bildirisinde alacağız.

Hepinizi saygıyla ve sevgiyle kucaklıyorum.

Haber: Enes Başeğmez, Yalan Haber Ajansı